ALKOLİK NESİLLER!!! (Sizce Hangileriydi?)

Hasip Sarıgöz - Eylül 7, 2018 1:35 am A A

 Cumhurbaşkanımız Erdoğan, “Aileler sağlığa faydalı diyerek ilkokul çocuklarına birayı sevdirmeye çalışmıştır. Bunlar bu ülkede yaşandı.Tarih kitaplarında Atatürk Orman Çiftliği’nde ellerine bira şişeleri tutuşturulmuş çocuklar görürsünüz. Bunlar bu ülkede yaşandı! Hatta zorladılar! Alkol toplumu zorla dönüştürmenin, kimliksiz hale getirmenin, değerlerinden koparmanın aracı olarak kullanılmıştır.” 

Ve

“Tek parti döneminin jakobenleri Batılılaşma ve modernleşme adına alkol kullanımını teşvik etmişlerdir!” 

Diyerek nerdeyse Cumhuriyeti ve kurucularını içkici / alkolik nesiller yetiştirmekle itham etmiştir.

Peki, işin aslı gerçekten böyle midir?

Yani Atatürk ve ekibi alkolik ve dinsiz bir nesil yetiştirme amacını mı gütmüştür? Yoksa kazın ayağı öyle değil midir?

Şimdi rotamızı biraz geçmişe çevirerek tarih aynasından olayların geçmişine bir bakalım… 

Yani bu içki illetini sokan ve yaygınlaştıran, en azından bununla itham edilen Atatürk müdür? Yoksa??? 

Hadi bir bakalım. Merak etmeyin Fatih ve Kanunilerin dönemine kadar uzanmayacağız.

Türkiye’de İlk bira fabrikası II Abdülhamit döneminde 1890’da İstanbul Feriköyde kurulmuştur. 

Bu fabrikanın adı Bomonti Bira Fabrikasıdır.

Bu fabrikadan elde edilen vergilerden memnun olan Osmanlı, 2’nci bira fabrikasının 1892 yılında Selanikte açılmasına izin vermiştir.

Bu fabrikanın adı da Olimpos Bira Fabrikası’dır.

1909 yılına gelindiğinde ise Bomonti’ye rakip olarak İstabul Büyükdere’de 3’üncü bira fabrikası kurulmuştur. 

Bu fabrikanın adı da Nektar Bira Fabrikası’dır.

Dikkat edin Osmanlı dönemindeyiz ve Cumhuriyetin “C” si bile ortada yok.

Bomonti ve Nektar bir müddet sonra birleşmiş ve Cumhuriyet döneminde Tekel’e geçmiştir. Tekel’e geçişinin ardından Pilsener ve “Türk Birası” adı altında üretime devam edilmiştir. 

Yine Osmanlı döneminden devam edelim:

Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesine göre: 

*1600’lerin ortalarında İstanbul’da binden fazla meyhane vardı. 

*Bu meyhaneler zamanla bugünün ünlü restoranları gibi markalaşmıştı.

*”Hançerli”, “Karagöz”, “Ormanos”, “Köroğlu”, “Sakızlı”, “Karanfil”, “Sümbüllü” adlı meyhaneler en çok tanınanlarıydı.

Eldeki bilgi ve belgelere göre 1896 yılındaki Osmanlı bira üretimi tam1,2 milyon litredir. 

Hızla artan üretim 1913-1914 yıllarında 9,9 milyon litreye ulaşmıştır. Türkiye Cumhuriyeti döneminde bu rakama ancak 1940’lı yıllarda yani Atatürk öldükten sonra ulaşılabilmiştir.

Rakı ise dünyada ilk defa Türkiye’de üretilmiştir. 

Şimdi sıkı durun ilk rakı fabrikası, 1880’li yıllarda Sultan Abdülhamit döneminde, başmabeyinci ve maliye bakanlarından Sarıcazade Ragıp Paşa tarafından Tekirdağ yolu üzerinde Umurca Çiftliği’nde kurulmuştur. 

Umurca Rakısı, “Bozcaada” (Tenedos) rakısı ve Deniz Kızı rakısı dönemin en ünlü rakı markalarıydı. 

Rakı üretimi zaman içinde sürekli bir artış göstermiştir, Boğaziçi, Ruh, Âlem, Deniz Kızı gibi rakılar birbirleriyle yarışır olmuşlardır. 

Gelelim olayın reklam ve özendirme kısmına:

1880’li yıllardan itibaren Osmanlı gazetelerinde şarap ilanları çıkmaya başlamış, Martell konyaklarının ilan tabelaları İstanbul’un birçok yerini süslemiş, Erdekli Kotroni Efendi’nin damıttığı Osmanlı konyakları ise Paris’ten bile madalyalar almıştır.

19’uncu yüzyılda ulaşım imkânlarının artmasıyla, Osmanlı şarapları dünyada da tanınır olmuştur. 

19’uncu yüzyıl sonlarında, “asma biti” hastalığı Avrupa bağlarını kırıp geçirince, başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkeleri şarap ihtiyaçlarını Osmanlı’dan karşılamışlardır. 

1904 Yılındaki, Osmanlı İmparatorluğunun şarap ihracatı, tam 340 milyon litredir.

Osmanlı dönemi için bu kadar bilgi yeter, şimdi gelelim Atatürk ve Cumhuriyet dönemine;

Atatürk bira fabrikası kurdurmuş mudur?

Evet kurdurmuştur.

Peki neden? 

Atatürk, 1932 yılnda yerli üretimi desteklemek, Orta Anadolu’nun yaylalarında üretilen ve çiftlikte ıslah edilen arpa üretiminin gelişimini temin etmek, aynı zamanda bira fabrikasının küspeleri ile çiftlikteki hayvanları besleyerek süt inekçiliğinin gelişmesini sağlamak vb gerekçelerle yeni başkent Ankara’da bir bira fabrikası kurulmasını sağlamıştır. 

Ama aynı Atatürk; 1930’larda çıkarttığı bazı kanunlarla alkollü içki satış yerlerine belirli sınırlamalar getirmiştir. 

Bu sınırlamalar doğrultusunda örneğin 1936 yılında “Halkevlerinin çalışma maksatları içine alınan eve ait parkta alkollü içki içilemeyeceği” belirtilmiştir.

Peki Atatürk Ülkü Adatepe’ye bira içirmiş midir?

Evet içirmiştir. Ancak bu bira sanıldığının aksine bugünkü bildiğimiz bira değildir.

Peki ya nedir?

Bugün bira ve çocuk ilişkisi insanlara çok ters gelmektedir. Ancak her olay dönemi içerisindeki algı ve değer yargıları içinde değerlendirilmelidir. Yoksa hepimiz doğru zannettiğimiz birçok yanlış sonuçlara ulaşırız ki, kimseye bir faydası olmaz. 

Belki yine garip gelecek ama; 1920’lerde, 1930’larda bira ve çocuk ilişkisi bugünkünün aksine çok daha doğal karşılanmaktadır. 

Çünkü birincisi, o zaman biranın sağlıklı, besleyici olduğu düşünülmektedir.

İkincisi ise o zaman, bira ve malt fabrikalarında çocuklara yönelik olarak özel bir bira/ hülasa/ ilaç üretilmekte ve çocuklar da bir anlamda bu çocuk biralarını içmekteydiler. Bu olay sadece Türkiye’de değil, birçok ülkede böyleydi.

İlginçtir ki; bira fabrikalarında sadece bebeklere ve çocuklara yönelik ilaç mahiyetinde özel üretim yapılmıştır. 

‘‘Şark Malt Hülasası” adı altında üretilen bu besleyici içecek Osmanlı’da ve Cumhuriyet döneminde eczanelerin başköşelerinde yer almıştır.

O günlerde eczanelerin baş köşelerinde satılan bu çocuk birasının etiketi de reçeteden farksızdır: 

Etikette deniyor ki: “Nekahette bulunanlar için pek kıymetli ve Anemi, Kloroz, Albüminuri, Fosfatüri, Dispepşi, Siyatik, ve Umumi Zaafiyette büyük faideleri olan bir devadır. Çocukların dişlerinin kolayca çıkmasına, kemiklerinin kuvvetlenmesine, çocuk emziren annelerin sütünün çoğalmasına yardım eder. Çocuklara: Yemeklerden evvel bir veya iki çorba kaşığı Büyüklere: Yemeklerden evvel bir kahve fincanı…”

Evet, bu günün kafasıyla bakınca insana çok tuhaf ve garip geliyor.

Bugün biracı nesiller yetiştirmekle suçlanan Cumhuriyetin kurucuları 13 Ekim 1934 gün ve 2827 Sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle “Yeşilay Cemiyeti”ni kurmuşlardır.

Cumhuriyeti kuran bu “jakobenler”, nasıl olur da hem “alkolik bir nesil” yetiştirmek ister, hem de buna karşı mücadele eden Yeşilay Cemiyeti’ni kurarlar?

Karar sizin….

SON BİR SORU:
Görüyorsunuz ki ilk bira ve rakı fabrikalarını açtıran Atatürk değildir. Ama bu içki meselesi her açıldığında Atatürk’e ve Cumhuriyete fütursuzca saldıranlar, konu Osmanlı ve Abdülhamit olunca neden ya hep sus pus olurlar, ya da neden hemen savunmaya geçerler?

SON BİR NOT: Bu yazının amacı içkiyi savunmak değildir, Osmanlı’yı yermek hiç değildir. Biz Hem Ulu Hakan Abdülhamit’i hem de Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ü çok seviyoruz.

Derdimiz mi ne?

Gerçeklerin bilinmesi ve tavırların ona göre ortaya konulmasıdır.

Selam ve sevgiyle


Bu haber 682 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 1:35 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.