Bloomberg, Türk Lirası’nın yabancı para birimleri karşısında rekor değer kaybı, ekonomideki kötü gidişat ve hayat pahalılığı hakkında kapsamlı bir analiz yayınladı. Analizde, Erdoğan’ın ekonomi planı mercek altına alındı.
“5 grafikle Erdoğan’ın finansal bağımsızlık planı” başlığını taşıyan analizde Bloomberg, “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın borçlanma maliyetlerini düşürme baskısı, ekonomik sistemi doğruca 2023’te seçimlerinde onu ayakta tutacak bir istihdam yaratma motoruna dönüştürmeyi hedefliyor” yorumuna yer verdi.
“Durum son derece tehlikeli” ifadesine yer verilen analizde, “Şimdilik, faiz oranlarındaki düşüşe yönelik yalpalama, lirayı düşük seviyelere çekti ve enflasyonu yüzde 20’nin üzerine çıkararak birçok Türk’ün geçimini sağlamakta zorlanmasına neden oldu. En kötü etkilenenler, Erdoğan’ın geleneksel tabanı olan işçi sınıfı haneleri… Ancak daha zayıf bir yabancı para biriminden kâr elde etmeye devam eden ihracatçılar bile istikrarsızlığı gidermek için mücadele ediyor” ifadelerini kullandı.
Bloomberg’ün Erdoğan’ın ekonomi yaklaşımını irdelediği ve karşılaşacağı engelleri sıraladığı 5 maddeden 3’ü şu şekilde:
“Türkiye’nin Erdoğan dönemindeki en önemli zorluklarından biri, sürekli cari açık vermesidir. Zayıf para birimi politikasına geçiş, Türk ürünlerinin denizaşırı ülkelerde daha ucuza satılması, bu yolla da dolar ve avro kazandırarak reel ekonomiye doğrudan yabancı yatırım çekmesi nedeniyle bu açığı kapatmaya yardımcı olabilir. Bu durum, sonunda lirayı istikrara kavuşturmaya ve “sıcak paraya” olan bağımlılığı azaltmaya veya menkul kıymetlere yabancı girişleri sağlamaya yardımcı olabilir.
İşin ters yönü şu ki, getiriler düşerken ve yurtdışındaki alıcılar Türk tahvilleri ve yabancı para piyasalarından kaçarken, ithalatın fiyatı keskin bir şekilde yükselerek enflasyonu körükledi. Bu durum, cep telefonu ve bilgisayar gibi elektronik eşyaların fiyatlarını pek çok kişinin erişemeyeceği bir hale getirdi.
Erdoğan’ın, düşük borçlanma maliyetlerinin enflasyonu düşüreceği yönündeki ısrarına rağmen, düşük faiz oranlarının lira üzerindeki etkisinden dolayı şimdiye dek tam tersi oldu. Para birimi bu yıl dolar karşısında değerinin neredeyse %40’ını kaybederken, enflasyon 3 yılın zirvesine tırmandı. Üretici fiyatları ise Erdoğan’ın 19 yıllık iktidarının başlangıcından bu yana en yüksek seviyesine yükseldi.
Kasım ayında tüketici enflasyonundaki artış, Türkiye’nin reel getirisini negatif bölgeye ve yükselen piyasa emsallerinin çok altına itti. Bu, yabancı yatırımcıları daha şimdiden başka yerlerde daha yüksek getiriler için Türk tahvillerini ve lirayı terk etmeye sevk etti. ABD ve diğer büyük ekonomiler para politikalarını sıkılaştırdığında Türkiye daha zor bir duruma düştü.
Türkiye, getirileri daha iyi düzeyde olduğunda bile “konik krizlere” karşı savunmasız olan yükselen piyasalar arasında yer aldı. Bu sefer, bazı denklerine göre daha çok sarsılacak gibi görünüyor.
Erdoğan, piyasaların para politikası üzerindeki baskısını kırmak için ödemeye hazır olduğu bir bedel olduğunun sinyalini verdi.
Bu ekonomik yaklaşım, ülkenin döviz rezervlerini tüketti, ancak paradoksal bir şekilde politika yapıcıları şimdilik daha az araçla, ekonomiyi yükselen piyasa satışlarına ve salgın gibi beklenmedik şoklara karşı daha savunmasız bıraktı.”