ELÇİ

Hasip Sarıgöz - Eylül 7, 2018 1:05 am A A

 Elçi: Bir devleti başka bir devlet katında temsil eden kişidir.

Elçi: Bir uzlaşma sağlamak veya bir işi bitirmek için birinin yanına gönderilen kimsedir.

Elçi: Bir aracıdır.

Elçi: Yalnızca bir habercidir.

Allah katından insanlara elçi olarak gönderilenler ise peygamberlerdir.

Elçilik kavramı, dünyada insanoğlunun zuhur etmesi kadar eski bir kavramdır ve bu manada insanlık tarihinin ilk elçisi de Hazreti Âdem’dir.

Âdem’den günümüze değin sayısını bilemediğimiz kadar çok elçi gelip geçti. Kimisi Allah’ın elçileriydi kimileri ise sultanların, kralların veya devletlerin elçileri…

Hiçbirinin işi kolay değildi.

Krallar veya sultanlar gibi karşılanıp ağırlananları da oldu, kafalarına çiviler çakılanları, boyunları vurulanları, çarmıha gerilenleri, kurşuna dizilenleri, yağlı ilmekte sallandırılanları ve hatta kazığa geçirilenleri bile oldu! Üstelik ikinci gruptakilerin sayısı oldukça fazlaydı.

Dünyada birçok millet ve birçok devlet elçilere zeval etti. Oysa onların götürdüğü sözler veya haberler ne kadar kötü olursa olsun, bu sözlerden veya haberlerden onlar sorumlu tutulamazdı. Çünkü onlar o sözleri söyleyen değil, sadece iletendiler. İşte bu nedenle de “Elçiye zeval olmaz”dı…

Elçiye zeval olmaz sözü öyle eski bir sözdür ki Manas Destanı’nda dahi bu sözle karşılaşmaktayız. Manas’a kız istemeye giden elçi kızı isterken yüzyıllar öncesinden bakın nasıl sesleniyor:

“Bahadır oğlum Manasa bir tane kız bulamadım.
Pek münevver pek yüksek, kulağı altın küpeli.
Ben kayınbabası ağzından, pek methedilmeye yakışan,
Ona layık gelin olan Kanıkey adlı kızın varmış.
‘Elçiye zeval olmaz’ kız isteyene hakaret olmaz,
Ben de Kanıkey’e geldim, onu istemeğe geldim.
Tadar mısın sen bu tuzu, verir misin Manas’a kızı?” (Radloff, Wilhelm, 1995.Manas, (Çev. Prof. Dr. Emine Gürsoy Naskali), Ankara:Türksoy Yayınları, Nu: 1)

Peki, gerçekte öyle mi olmuştu?

Ne yazık ki hayır!

Başta Yahudiler tarafından çarmıha gerilen Hazreti İsa (İsa zannedilen kişi) olmak üzere birçok peygamber öldürülmedi mi? Hz. Muhammed dahil birçok elçi ezaya ve cafaya uğratılmadı mı?

Dünya tarihi, zeval edilen ve işkencelerle öldürülen zavallı elçilerin ahu vahları ile dolu değil midir?

Maalesef ki, dünyada birçok ulus ve birçok devlet elçilere işkence etmiş, kanlarını akıtmış ve canlarını almış yani onlara zeval etmiştir.

Öyleleri vardır ki, gerçekten can dayanır gibi değildir.

Tarihin içince kısacık bir yolculuk yaparsak yüzlercesi kanımızı dondurmaya yetecektir. Örneğin Macarlar’ın ‘Drakul’, yani şeytan, Ulahlar’ın ‘Çpelpuç’, yani cellâd, Türkler’in de “Kazıklı Voyvoda” diye isimlendirdiği, III. Vlad Tepeş’in yaptığı zulümler vardır ki işte tam da insanın kanını donduran cinstendir. Hatta bu sebeple, o dönemin tarihçilerinden Tursun Bey “Târîh-i Ebu’l-Feth” adlı eserinde Vlad’ı “Keferenin Haccac’ı” diye adlandırmaktaydı.

“Bir gün Türk elçileri geldi. Voyvada’nın huzuruna çıkınca onu kendi geleneklerine uygun şekilde selâmladılar. Sarıklarını çıkarmamışlardı. Drakula sordu: ‘Büyük bir prensin huzurundasınız, niçin böyle davranıyorsunuz?’ Osmanlı elçileri dediler ki: ‘Bizim ülkemizde gelenek bu şekildedir!’ Bunun üzerine Drakula, ‘Ben de geleneğinizi pekiştireceğim!’ diyerek, elçilerin sarıklarının kafalarına çivilerle, bir daha çıkarılamayacak şekilde çakılmasını emretti. Ardından da ‘Şimdi gidin padişahınıza söyleyin, sizin geleneklerinize boyun eğmem!’ dedi. Ancak kafalarına sarıkları çivilenmiş elçiler, hayatlarını kaybettiklerinden mesajı ulaştıramadılar.” (Zeynep Dramalı, “Canavarlar Galerisinin Esas Oğlanı: Drakula”)

Evet, dünya ve milletler elçilere yapılan zevalin neredeyse her çeşidini gördü.

Sadece bir tek millet elçilere zeval etmedi.

O millet Türk milletiydi.

Kendisine gelen elçiler ne kadar kötü ve ne kadar küstahça haberler getirmiş olsalar da, onların birer haberci ve birer aracı olduklarını aklından çıkarmayan Türk milleti onlara zeval etmedi.

Çünkü Türk töresine göre; Türkler, uluslararası hukuk alanında yapılan anlaşmalara uyulduğu sürece komşularına ve sınırlarına karşı saygılıydılar. Casusluk yapmadıkları müddetçe elçilere dokunulmazdı. Yabancı devlet elçilerinin büyük bir dokunulmazlığı vardı. Nasıl ki, savaşta “Aman dileyene kılıç çekilmez” ise elçiye de zeval olmazdı. O yüzden elçilerin canı ve malı bütün Türk devletlerinin namusuydu ve daima koruma altındaydı.

Ne zamana kadar?

Düne kadar…

Dün ne mi oldu?

Türk devletinin sınırları içerisinde,

Üstelik başkentinde,

Başkentinin ise tam göbeğinde,

Güya onu korumakla görevlendirilen ve canı ona emanet edilen sözde bir polis tarafından!

Ve sırtından…

Tam 9 kurşunla vurularak!

Bir elçi öldürüldü!!!

Adı: Andrey Karlov idi…

Rusya’nın Ankara Büyükelçisiydi…

Olmazdı, olmamalıydı. Ama oldu.

ELÇİ’YE ZEVAL OLDU!

Bu haber 506 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 1:05 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.