Özgür Özel’den Hulusi Akar’a cevap

GÜNCEL - Aralık 27, 2018 8:28 am A A

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, ile alakalı tazminat davası açan Bakan Hulusi Akar’a Meclis’te düzenlediği basın toplantısında yanıt verdi. Özel, “Biz bir santim eğilirsek, Türkiye diz çöker” ifadelerini kullandı.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, kendine 500 bin TL’lik tazminat davası açan Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’a, “Restinizi görüyorum. Ben o mahkemede olacağım, tanıklarım olacak. Konuşmayı yaptığım günden beri sayısız aldığımız telefonla Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk Davası mağdurları, seninle beraber görev yapmış, seni tanıyan, ciğerini bilen TSK mensuplarını tanık dinleteceğim sana karşı. Bu tarihi yüzleşmede o duruşma salonuna gelecek cesaretin var mı yok mu göreceğiz” dedi.

Özel, “Bugün bu Hulusi Akar’ın ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında Özgür Özel bir santim eğilirse, savunmasız öğrenciler, akademisyenler, sanatçılar bunların karşısında diz çökmek mecburiyetinde kalır. Biz bir santim eğilirsek, Türkiye diz çöker. Bunun için eğilmeyeceğiz, geri adım atmayacağız” ifadesini kullandı.

“TÜRKİYE’DE HUKUK TERSİNE İŞLİYOR”

CHP’li Özel, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın kendisi ile alakalı suç duyurusu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin ifadelerini değerlendirdi.

Özel, “Normal şartlarda şayet suç varsa, suçun işlendiği düşünülüyorsa bu hususta gerekli şikayette bulunulabilir ya da savcılar resen harekete geçebilirler. Mahkeme ideal görüyorsa savcının isteğini dava açılır. Buna uygun olarak dava görülür, bir suç varsa cezaya hükmedilir ve cezaya hükmedilmesinden sonra Cumhurbaşkanı bu cezadan bahsedebilir ama Türkiye’de hukuk o kadar tersine işliyor ki, önce Cumhurbaşkanı cezadan bahsediyor, sonra bu cezanın verileceği müjdelendikten sonra suçu tarif ediyor, mahkemeler harekete geçiyor, en son bu hususta zarar gördüğü iddia edilen şahıs da kendisine verilen görevi yerine getiriyor” dedi.

Özel, şunları kaydetti:

TAZMİNAT HUKUKUNUN TEMEL KURALI

“Hulusi Akar, dün aldığı talimatla, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı’nın canlı yayında verilen talimatın sonrasında bir dilekçe verildi. Dilekçede tarafımdan 500 bin TL’lik tazminat isteği var. Tazminat hukukunun asli kuralı şu: Tazminat, alan şahıs zenginleştirmeyecek kadar, veren bireyi de fakirleştirmeyecek kadar olacak. 500 bin TL’yi benden alırlarsa ben fakirleşirim, bende bu tür bir para yok. Hulusi Akar, şunu iddia ediyor: Ben 500 bin TL alsam da zenginleşmem. Hulusi Akar’a önce sorarlar. 49 senedir aldığın maaşları biliyoruz, hayat şeklini biliyoruz. Sen 500 bin TL alsan da zenginleşmeyecek bir servete sahip olduğunu nasıl düşünüyorsun. Senden önceki genelkurmay başkanlarının, emekli olanların 500 bin TL alsalar da zenginleşmeyecek bir halleri var mı, buna bakmak gerekiyor. Hulusi Akar, Genelkurmay Başkanlığı’ndan emekli olunca 135 bin TL emekli ikramiyesi aldı. ‘49 sene vazife yaptım’ diyor ya, 49 senede üstlendiği bütün görevler, üstlendiği bütün riskler, kafasına silah dayanılan o günün de dahil olduğu her şey için devletin kendisine verilen ikramiye 135 bin TL. O benden 500 bin TL istiyor. 49 sene için devlet 135 bin TL vermiş, 49 saniye için 500 bin TL istiyor. Bana açtığı dava dilekçesi burada. Dava dilekçesinde Askeri Ceza Kanunu’nun 95/4’üncü maddesine atıf yapıyor. Askeri Ceza Kanunu, asker kişilerin işledikleri suçları düzenliyor. Hulusi Akar, kendisini hala genelkurmay başkanı sandığı gibi, beni de 23 sene önce tezkere alarak ayrıldım ama hala daha asteğmen sanıyor.”

“TÜRK MİLLETİNİN TEMSİLCİLERİNE PARMAK SALLIYOR”

“Ben, ana muhalefet partisinin grup başkanvekiliyim, sen de bir partili bakansın. Seçilmiş Cumhurbaşkanının atadığı teknisyen bakansın, sivilsin. Siyasetin bir parçasısın. Karşısındakini asteğmen, kendini komutan sanan bir yaklaşımla kendisini Askeri Ceza Kanunu’na savundurtuyor. Kendisine iftira attığımızı, devletin kurum ve organlarını aşağıladığımızı söylüyor. Devletin bir kurumunu aşağılama yok. Eğer öyle bir şey varsa, bunu kendisi yapmaktadır. Atanmış bir Milli Savunma Bakanı düşünün ki, Parlamentodan güvenoyu almamış bir Milli Savunma Bakanı, senede bir kez girebileceği bir Parlamentoya, bütçe esnasında geliyor, her birisi seçilmiş milletvekillerinden olan 142 milletvekilliği olan bir gruba bağırıyor, çağırıyor. Eğer bir dava açılacaksa, Türk milletinin temsilcilerine parmak sallayan, hakaret eden, onlara buyruk vermeye çalışan bir eski askerin bu tutumu karşısında açılabilir. Sen kimsin de milletvekillerine bağırıyorsun. Sen bunu yaptığında sana o parmağı indirtirler ki indirttik, sana o sözleri söyletmezler ki söyletmedik. Bundan sonra da haddini bildirmeye devam ederiz. Açacaksa bir dava daha bunun için de açabilir. Hulusi Akar’ın avukatının ismi de tanıdık. Avukatı örnek olarak bir eski askeri hakim ya da savcı değil, çünkü eski arkadaşlarından Akar’a selam veren yok. Kim bakıyor davasına? Önceki Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın avukatı. Avukatı bile havuzdan kullanıyorlar.”

“KORKMAYACAĞIZ, GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ”

“Milli Savunma Bakanı’nın tarafımıza açtığı dava, Cumhurbaşkanı’nın azmettirmesiyle öğrencilere açılan, akademisyenlere, gazetecilere, sanatçılara açılan davalar, ana muhalefetin grup başkanvekillerine, sözcülerine, ana muhalefet liderine açılan davalar. Bu silsilenin tamamı sindirmeye, korkutmaya, susturmaya ve geriletmeye yönelik hamlelerdir. Daha önce de söyledik, yine söyleyelim. Korkmayacağız, sinmeyeceğiz, bir adım dahi geri atmayacağız. Çünkü şunu biliyoruz, bugün bu Hulusi Akar’ın ya da Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısında Özgür Özel bir santim eğilirse, savunmasız öğrenciler, akademisyenler, sanatçılar bunların karşısında diz çökmek mecburiyetinde kalır. Biz bir santim eğilirsek, Türkiye diz çöker. Bunun için eğilmeyeceğiz, geri adım atmayacağız. Bu kötülük üzerine devlet yönetenlere karşı, devleti bir çete gibi yönetenlere karşı şunu söylüyoruz: Çok acizsiniz, çok. Susturamadınız, sözle yenemediniz, kaba kuvvetle engel olamadınız, mahkemelerinizle ve kaldıramayacağımız kadar büyük tazminat davalarıyla bizi susturmaya çalışıyorsunuz. Ey Recep Tayyip Erdoğan, direkt olarak seni muhatap alıyoruz. Kuklalarını değil. Gücün yetiyorsa bizi sözle sustur, gücün yetiyorsa bizi aklınla yen, gücün yetiyorsa bize siyaseten yanıt ver. O gece söylediğimiz 5 konuda, bir tek cevap veremeyen aciz Milli Savunma Bakanı’nı şimdi kendi yönettiğin, kendi atadığın, kendi tehdit ettiğin mahkemelere güvenerek koruyamazsın. Kendisi karşımıza televizyonlarda çıksınlar, sorularımıza yanıt versinler. Karşımıza çıkmaya cesareti olmayanlar bizimle mahkemelerde hesaplaşacak.”

“O DURUŞMA SALONUNA GELECEK CESARETİN VAR MI?”

“Buradan en önemli çağrımı da Hulusi Akar’a yapıyorum. Restinizi görüyorum. Ben o mahkemede olacağım, tanıklarım olacak. Konuşmayı yaptığım günden beri sayısız aldığımız telefonla Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk Davası mağdurları, seninle beraber görev yapmış, seni tanıyan, ciğerini bilen TSK mensuplarını tanık dinleteceğim sana karşı. Cesaretin var mı, avukatının yanıda duracak mısın? O arkadaşlarının gözünün içine bakabilecek misin? Hayatını kaybedenlerin aileleri ve senin aciz yönetimin, kasta varan eksikliklerin yüzünden içeri düşmüş silah arkadaşların orada olacak ve lehimde tanıklık yapacaklar. Ne gördülerse onu anlatacaklar. Sen var mısın? Varsan, hodri meydan! Bu tarihi yüzleşmede o duruşma salonuna gelecek cesaretin var mı yok mu göreceğiz.”

“Sayın Bahçeli’nin değerlendirmeleri çok ilginç satır araları içeriyor. Mesela benimle alakalı değerlendirmeler yaptıktan sonra, ‘Tılsımlı bir sözcük vardı, çözüm’ dedi. Bahçeli’nin en büyük fobisi, en büyük tepkisi çözüm sözcüğüme ve çözüm sürecine. Bahçeli’ye hatırlatalım. Çözüm sürecinin Kara Kuvvetleri Komutanı kim Sayın Bahçeli? O çok sahip çıktığın Hulusi Akar var ya, askere duyma, görme, önünden de geçse elleme diyen Kara Kuvvetleri Komutanı kim? Onu talimatı veren saray, şimdi aynı saraydan talimat alıyorsun. Okuduğun prompterdaki metinler bile sarayda yazılanlarla aynı. Peki saray teröriste dokunma dediğinde, bu emri yerine getiren kim? Kara Kuvvetleri Komutanı. Genelkurmay Başkanı olunca çok sevindin. Gittin ona bir silah, bir Kuran, bir bayrak armağan ettin. Bahçeli, ‘Sayın Akar, bayrağa sahip çıkmıştır, Kuran’a sahip çıkmıştır, silaha sahip çıkmıştır’ dedi. Bilmem bilir misin, bilmiyorsan duyunca ne yapacaksın? Biliyorsan Hulusi Akar’a laf mı sokuyorsun. Hulusi Akar’ın darbeden sonra verilen şikayet dilekçesi ve mahkemeye yolladığı ifadesinde Bahçeli’nin kendisine armağan ettiği silahın darbe gecesi kaybolduğunu söylüyor. Hulusi Akar, verilen silaha sahip çıkamamış, inşallah başka verilen hediyelere de sahip çıkamadığını önümüzdeki zamanlarda tecrübe etmeyiz. Bahçeli’ye bu metinleri kim yazıyor, kim veriyorsa.

İçlerinde Meclis kürsüsünde yerin dibine geçirdiğimiz için bize hakaret etmeyi Bahçeli’nin metin yazarlığı üzerinden devam ettiren bir adet meczupçuk var onu biliyoruz da. O metin yazarı mı yapıyor bunları sayın Bahçeli? Bunun üzerine ben daha ne diyeyim? Siyasette itibar, politika yaptıklarınızın size duyduğu saygıyla ölçülür. CHP’de bu yaşadıklarımızdan sonra bir şahıs çıkıp da Özgür Özel hata yaptı demedi. İl başkanlıklarımızın, milletvekillerimizin telefonları kilitlendi. Biz bir bütün olarak durduğumuz yerde duruyoruz. Siz nerede duruyorsunuz? 30 büyükşehirden 27’sine aday çıkaramayan, yüzde 18’lerden baraj altına gelmiş, ittifakla AKP’nin paçasına tutunmuş bir muhalefet partisi. Milliyetçi Hareket Partisi’ni, Alpaslan Türkeş’ten tek parça teslim almış ama iki parçaya ayırmış bir lider. Diyor ki ‘siyasi itibar’. Gidin bakın bakalım bundan 3 sene önce size oy veren seçmen kitlenizdeki itibarınız nedir? Sokaklara çıkamayan, kahvelere gidemeyen, gittiği yerlerde kendisini izah edemeyen bir hale gelmişler itibar sıfırlanmasından bahsediyor.”

“Özel, Bahçeli’nin, Yurtta Sulh Konseyi üyelerinin açığa çıkarılması gerektiğine yönelik açıklamasının sorulması üzerine, “49 sene bu mesleğe hayat vermiş, başa silah dayanmış, ‘Siz olsaydınız ne yapardınız’ sorusunu soran birine bunu sorsa, birebir yanıtı alır. Bence Devlet Bahçeli, Hulusi Akar’a ziyarete gitsin, bir adet daha silah götürsün, sonra da ‘Yurtta Sulh Konseyi kimdi, senin kafana silahı kim dayadı, dayatanlar kimlerdi, o gece başarılı olsalardı Türkiye’yi kimler yöneteceklerdi?’ diye sorunca yanıt birinci ağızdan Hulusi Akar’dadır” karşılığını verdi.”

Kaynak Yeniçağ

Bu haber 386 kez okundu.
GÜNCEL - 8:28 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.