Yüce Yaratıcı öyle takdir etmiş.
Müthiş bir denge…
Bütün Kâinat öyle bir denge üzerine kurulmuş ki, her şeyin mutlaka bir karşılığı var.
Yani, ne ekiyorsanız onu biçiyorsunuz.
Fakat işin ilginç tarafı, ekmediğinizi de biçiyorsunuz!
Mesela, doğru ekip biçtiğinizde nasıl ki; varlığı, bolluğu, bereketi ve onun getirdiği huzuru ve mutluluğu hasat ediyorsanız; ekip biçmediğinizde de açlığı, kıtlığı, yoksulluğu, belaları, hastalıkları ve yine bunların getirdiği üzüntüyü ve kederi hasat edersiniz.
Aslında hiçbir eğitimimiz olmasa dahi, hepimiz neyin iyi neyin kötü olduğunu biliriz, bilmesek bile mutlaka hissederiz. Aklı baliğ herkes bir canlıyı öldürmenin, birinin malını çalmanın, birini aldatmanın ve yalan söylemenin yanlış bir şey olduğunu bilir. İçimizden bir ses, bunu bize her zaman söyler. İşte ruhlarımız yaratılırken içimize kodlanan bu ulvi bilincin adı bir bakıma sağduyu, ama esas itibarıyla vicdandır.
İşte onun için de, vicdan ruhun terazisidir.
İşte tam da bu yüzden, yapılan yanlış işler, zalimlik ve zulümler karşısında SUSMAYA, hiçbir vicdan razı olmaz.
Ruhunun terazisini kaybedenler mi?
İşte onlar da, er ya da geç BEDEL öderler!
Bu memlekette halktan toplanan yumurta paralarıyla kurulan şeker fabrikaları, depolarında bekleyen şeker fiyatına haraç mezat satıldılar, kapatıldılar!
O yumurtaları bağışlayan Türk insanı, sanayici ve tatlı üretim sektörü, genel itibarıyla ne yaptı?
SUSTU!
Tekstildeki üretim rol modelimiz olan Sümerbank kapatıldı!
Türk insanı ne yaptı?
SUSTU!
Japonya’ya bile kâğıt ihraç ediyordu… SEKA kapatıldı!
Şimdi tuvalet kâğıdına bile muhtaç hale gelen insanımız ne yaptı?
SUSTU!
Paşabahçe Cam sanayii gitti!
PETKİM gitti!
TÜPRAŞ gitti!
Limanlar gitti!
Eti Alüminyum gitti!
Demir çelik fabrikaları gitti!
Tekel gitti!
Türkiye Gübre Sanayi A.Ş. gitti!
Tarım bitirildi, köylü yok edildi!
Her hasat döneminde, tam da ürünün para edeceği zamanda tarım ürünleri ithalatının önünü açtılar, hem de sıfır gümrükle açtılar!
Köylüden bir itiraz sesi geldi mi?
Gelmedi!
Köylerdeki gören gözümüz, duyan kulağımız ve teknik rehberimiz olan ziraat teknisyenlikleri kapatıldı!
Taşımalı eğitim saçmalığıyla köy okulları kapatıldı!
Köylümüz ne yaptı?
Hiç…
SUSTU!
Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı!
Politikacılarımız ne yaptı?
SUSTULAR!
Hıfzıssıhha kapatıldı!
Askeri hastaneler kapatıldı!
Sağlıkçılarımız ne yaptılar?
Kör, sağır ve dilsizi oynayarak SUSTULAR!
Harp Akademileri, Harp Okulları, Sınıf Okulları ve Askeri Liseler kapatıldı!
Verimlilik ödülleri alıyordu. Ordu’nun Tank ve Palet Fabrikasını sattılar!
Kozmik odaya girildi ve sonucunda vatanı için yaşayan nice vatan evladı açığa çıktı ve infaz edildi!
Askerler ne yaptılar?
(İstisnalar dışında) Gık bile diyemediler, SUSTULAR!
TÜBİTAK’ın başına bir hayvanat bahçesi müdürünü atadılar!
Bilim adamlarımız ne yaptı?
SUSTULAR!
Topraklarımız satıldı!
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı, sadece 250.000 dolara işportaya çıkarıldı!
Emlakçılardan bir seda geldi mi?
Hayır!
Ne yaptılar?
Onlar da aynı AKP hükümetlerinin yaptığı gibi, satabildikleri her şeyi “babalar gibi sattılar”!
Peki, Türk; ülkenin sahil kesimlerinden dağlara doğru sürülürken, sahibi olduğu topraklarda modern köle haline getirilirken bir avaz veren oldu mu?
Olmadı! Ne yazık ki, herkes SUSTU!
Tam 128 milyar dolarımız yok edildi!
Bankacılık sektörünün yüzde 50’si, sigortacılık sektörünün yüzde 70’i yabancı şirketlerin kontrolüne geçti!
Düşünün bir kere, “Milli Piyango” bile milli değil!
Ekonomistler ne yaptılar? SUSTULAR!
Üniversitelerimiz bir bir yozlaştırıldılar! Boğaziçi Üniversitesi dışında bütün üniversitelerimiz ve bütün akademisyenlerimiz ne yaptılar?
Hiçbir şey… Sadece SUSTULAR!
Türkiye’nin haberleşme konusundaki en kritik kurumu olan Türk Telekom satıldı!
Aycell, Digitürk, Telsim, Türkcell gitti!
İletişimciler ne yaptılar?
SUSTULAR!
Sarı öküzler birer birer gittiler…
İnanın saymakla bitmiyor.
Neyimiz varsa bir bir budandı!
Hani “Etme bulma dünyası…” derler ya, evet bir şeyi yapıp etmenin bir bedeli vardır.
Fakat bilmek ve anlamak gerekir ki, bir şeyi yapmamanın da bir bedeli vardır.
Yani konuşmanın nasıl bir bedeli varsa, susmanın da bir bedeli vardır. Hem de bu bedel bazen konuşmanın bedelinden çok daha ağırdır.
Ne diyor Peygamberimiz? “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır”!
Eğer siz yıllarca; haksızlıklar, hukuksuzluklar, yalanlar, talanlar ve onca olanlar karşısında susarak (adeta) dilsiz bir şeytana dönüştüyseniz!!!
O zaman şeytan olmanın veya en azından şeytana ortak olmanın bedelini de bir gün ödeyeceğinizi bilmeniz gerekir.
O bedel azaptır, her konuda azap!
Türk insanı şu anda neyin mi bedelini ödüyor?
SUSMANIN…
Çünkü en büyük bedel, SUSMANIN BEDELİDİR!
HASİP SARIGÖZ