ADALET

Hasip Sarıgöz - Mart 5, 2019 5:34 pm A A

Adalet’e önem veriyorlar ya hani?

Onun için; Milli Görüş Gömleği’ni çıkarıp, rahmetli Erbakan’ı da sırtından hançerledikten sonra, yeni bir parti kurdular.

Adına da “ADALET ve Kalkınma Partisi” dediler.

Güya adaletle kalkınacaktık…

Fakat günü geldi o adaleti, nice zulümlerine ve nice nice kumpaslarına alet eden FETÖ’ye göz göre göre teslim ettiler!

Neyse… En azından niyetleri iyiydi. Ama kendi deyimleriyle “aldanmışlardı!”

Bilemedim şimdi. Demek ki, adanmışlar da aldanırmış!

Sırf onlar aldandı diye, ülke yıkımın eşiğine geldi, kardeş kanı aktı, birçok kurumun sistemi çökerken, adaletsizlikler de üzerimize bir karabasan gibi çöktü!

Yine kendilerinin deyimiyle “at izi it izine karışmıştı”!

İnsan tabi…

İnsan beşerdir ve dolayısıyla şaşar. Şaşınca da, bir şeyleri karıştırabilir elbet. Önemli olan niyet…

Öyle ya, ameller de niyetlere göre değil mi zaten?

Niyetleri iyiydi…

İyiydi ama neye dokunsalar kuruttular!

Orduyu önce FETÖ’ye teslim edip unuttular, sonra da aldandıklarını anlayınca da dağıtıp kuruttular!

Fabrikaları satıp üretimi kuruttular!

Yol, köprü, tünel dediler bütçeyi kuruttular!

Köyü, köylüyü, tohumu, tarımı ve meraları kuruttular!

Ege’de tam 18 adamızı Yunan’ın elinde unuttular!

Süleyman Şah Türbesi’nin arazisini IŞİD’in elinde unuttular! (Ama haklarını yemeyelim, şimdi önceden dost olduklarını unuttukları PYD ile omuz omuza vererek, çok başarılı bir operasyon yaptılar ve atamız Süleyman Şah’ın kemiklerini kaçırarak ülkemize getirdiler. Dedik ya önemli olan niyet.)

Sağlık sistemi dediler, sistemi büyük bir çıkmazın içine soktular! (Dünya ilk defa; “hasta garantili hastane” ve “geçiş garantili köprü/tünel” terimlerini bunlarla öğrendi)

Şehirlerimize el attılar “bu işi en iyi biz biliriz” dediler… Yine kendi deyimleriyle “şehirlerimize ihanet edip” betonlaştırıp yeşil alanlarımızı hepten kuruttular!
Topraklarımızı, limanlarımızı, neyimiz varsa “babalar gibi” satıp kuruttular!

Hele, bir de mülteci problemimiz var ki; bırakın malı mülkü, bırakın parayı pulu, demografik yapımızın içine öyle bir dinamit yerleştirdiler ki, Türk’ün ocağını kurutmaya devam ediyorlar!

Sonra millete dönüp dediler ki; “bütün bu problemlerin sorumlusu ayağımıza pranga olan parlamenter sistem! Sistem değişmezse ne adalet gelir, ne kalkınma olur ne de istikrar!”

Niyetleri iyiydi de…

Gelin görün ki, hem yerleri dardı, hem de yenleri…

Oynamayı biliyorlardı ama, bir türlü istedikleri gibi oynayamıyorlardı yani.

Eskiden adamın biri varmış. Akılsız başının işleri yüzünden tam bir müflis haline gelmiş. Uçan kuşa da borcu var tabi. Alacaklıları bir gün kapısına dayanıp bizimkini bir güzel sıkıştırıp alacaklarını istemişler. Bizimki bakmış ki bir çıkar yol yok, ama kendisini iyi tanıyor, müflis ama fırıldak… Demiş ki gelen adamlara: “Bakın abiler sizler akıllı ve temiz adamlara benziyorsunuz, hiçbiriniz benim gibi müflis bir adam yüzünden başınızı belaya ailelerinizi de sıkıntıya sokmak istemezsiniz.” Eeee demiş adamlar. Bizimki devam etmiş: “Benden alacağınız var değil mi? Tamam borcum borç, lakin ödeyecek durumum yok. Üzerime çok gelirseniz inkâr var, aha mahkemeye verirseniz de benim bunlara bir kuruş bile borcum yok diye buz gibi yemin var!”

Bu hikâyeyi niye mi anlattım?

Devam edelim:

Derken Adalet’in başındaki adam Cumhurbaşkanı oldu. Oldu ama ben partisiz olamam dedi.

Dediler ki, yahu sen partili olursan taraflı olursun!

Hemen buz gibi bir tarafsızlık yemini etti.

Niyeti iyi olduğu için hem partili hem de tarafsız olmayı başarabilecekti.

Garibim halk da buna inandı.

Sıra ayağımıza (ayaklarına) bağ olan parlamenter sistemi yıkmaya gelmişti. Başkanlık istiyorlardı, çünkü başkanlık göz kamaştırıcıydı…

Başkanlık gelince, sanki sihirli bir değnek değmiş gibi her şey düzeliverecekti. Koalisyonlar bitecek, terör sona erecek, istikrar gelecek, hayat ucuzlayacak, üretim artacak, Türkiye şaha kalkacak ve çağ atlayacaktı…

Aslında görünen köy kılavuz istemiyordu, görünene göre bırakın çağı, çayı bile atlayabileceğimiz şüpheliydi. Gerçekler tatsız, tuzsuz ve renksizdi. Ama gelin görün ki, vaat edilen hayaller de çok tatlı ve çok renkliydi.

Nasıl olsa niyetleri de iyiydi, o yüzden zavallı halkımız acı gerçekler yerine tatlı hayallere inanmayı seçti ve bunlara başkanlık sistemini de verdi.

Artık sayın muktedirimiz hem partinin başkanı, hem hükümetin başkanı, hem Cumhur’un başkanı, hem Varlık Fonu’nun başkanı, hem de Cumhur İttifakı’nın başkanı… Yani aklınıza ne gelirse neredeyse hepsinin başkanı o.

Fakat o da ne?

Ne adalet geldi, ne de kalkınma. Gele gele ekonomik krizler ve Tanzim Satış Mağazaları ile sebze ve meyve kuyrukları geldi.

Bilemedik bir türlü…

Sahi kalkınma neydi?

Neydi adalet?

Milletin bir kısmına illet ve zillet yakıştırması yaparak hor ve hakir görmek miydi adalet?

Yoksa; enişte, bacanak, yeğen ve damat saltanatı kurmak mıydı adalet?

Çiftçiye, esnafa, halciye terörist ve hain damgası vurmak mıydı?

Karada çeşit çeşit saray ve köşklere kurulmak mıydı?

Ya da, havada uçan saraylarla, tanzim satış mağazası kuyruklarındaki halkın üzerinden süzülmek miydi?

Türk’ü bırakıp da Rabia’ya üzülmek miydi?

Yoksa cennetten tapu dağıtmak mıydı adalet?

Bilemedik!

Ama bir şeyler gelmeye devam etti.

Mahşer günü için berat verenler, Allah AKP’ye oy verilmesini emrediyor diyenler, mahşerde verilecek hesaptan korunmamızı garantileyenler ve hatta Cennet’ten oy karşılığı tapu dağıtanlar geldi!

Ha bir de beka sorunu geldi!

İşte şimdi; tarafsız kalacağına buz gibi yemin etmiş, tarafsız ama partili, bütünleyici ama ayırmacı bir Cumhurbaşkanı, taraf olduğu partisi ve himayesine aldığı başka bir parti adına meydan meydan dolaşıp oy istiyor.

Tarafsız bir Cumhurbaşkanı, taraflı bir parti başkanı olarak seçim mitingleri yapıyor. Halka keten torbalar ve keyif çayları dağıtıyor…

Üstelik bütün bu mitingleri; milletin parasıyla, devletin tarafsızlık yemini etmiş bir Cumhurbaşkanı’na sağladığı imkânlarla yapıyor.

Üzerinde cumhurbaşkanlığı forsu bulunan uçak, helikopter ve araçları kullanıyor, Cumhurbaşkanı olarak karşılanıp, öyle ağırlanıp, öyle uğurlanıyor…

Ama sahneye çıktığında AKP için oy istiyor!

Sanırım konuyu dağıttık.

Nerede kalmıştık?

AD’ALET!

“ADALET” mi dediniz?

Hasip Sarıgöz

Bu haber 942 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 5:34 pm A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.