İĞNE & ÇUVALDIZ

Hasip Sarıgöz - Eylül 7, 2018 1:00 am A A

  Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre yurt dışında ve yurt dışı temsilciliklerimizde seçim propagandası yapılamaz. Hangi kanun mu? * Kanunun adı: Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Kanunu.* Kanun Numarası : 298* Kabul Tarihi : 26/4/1961 * 94 A maddesi daha yeni, yani 2008 yılında değiştirilmiş.  > “1.Yurt dışı seçmenler, milletvekili genel seçimi, Cumhurbaşkanı seçimi ve halk oylamasında oy verebilirler.” > “2.Yurt dışı seçmenler sadece seçime katılan siyasi partilere oy verebilirler.” İşte bu maddesi konumuzla ilgili olanı ve çok önemli. > “3.YURT DIŞINDA VE YURT DIŞI TEMSİLCİLİKLERİNDE SEÇİM PROPAGANDASI YAPILAMAZ.”  > “Anayasa 79 madde Değişik: 31.5.2007 – 5678/2 md.) Anayasa değişikliklerine ilişkin kanunların halkoyuna sunulması Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi işlemlerinin Genel yönetim ve denetimi de milletvekili seçimlerinde Uygulanan hükümlere göre olur.” Bu kanunlar halen yürürlüktedir. Maalesef ki, kendi devlet adamlarımız tarafından kendi kanunlarımıza uyulmayarak yurt dışında seçim propagandası yapılmaya çalışılmıştır. Bu kesinlikle yanlış bir tutumdur. Bir de şöyle düşünelim ve ondan sonra iğneyi önce kendimize çuvaldızı da Almanya ve Hollanda’ya batıralım. Mesela kısa bir süre sonra Suriye’de seçimler yapılacak olsa ve Esad da dese ki; “Ey Türkiye! Türkiye’de benim 3,5 milyonun üzerinde vatandaşım var. Bu nedenle ben siz müsade etseniz de etmeseniz de Gaziantep’e geleceğim ve orada bir seçim mitingi yapacağım…” İran dese ki, “Türkiye’deki nüfusun yüzde 10’u şii ve bu da eder 7 milyon ki”şii”. O nedenle ben gelip Mardin’de bunlara sesleneceğim.” Yine Bulgaristan Cumhurbaşkanı dese ki, “Türkiye’de şu kadar Bulgar vatandaşı (çifte vatandaş) Türk var. Ben gelip Edirne’de seçim/referandum vs. mitingi yapacağım.” Türkiye izin verir mi? Nitekim, Bulgaristan’da yaşayan Türk kökenli Bulgar vatandaşı (aynı zamanda çifte vatandaşlık kapsamında Türk vatandaşı)  olan Erdinç İsmail Hayrullah (Bulgar parlamentosunda Türkiye dostluk grubu başkanıdır) Türkiye’de Bulgar vatandaşı olan Türklere seçim propagandası yapmak istediğinde, Türkiye’ye girişi yasaklanmıştır. Üstelik Türkiye’de “Hayır Kampanyası” yürütenlere karşı kürsü devirme, elektrikleri kesme, afişleri yırtma, salonları basma, tehdit, kundaklama ve hatta adam bıçaklama şeklinde yapılan eylemleri de biliyoruz ve bu eylemleri yapanlara pek bir şey yapılmadığını da görüyoruz. Yani farklı görüşlere ve farklı duruşlara önce kendi ülkemizde ve biz saygılı olmalıyız ki, başkalarından saygı beklemeye hakkımız olsun. Ama bütün bunlara rağmen Almanya’nın ve Hollanda’nın Türkiye’ye ve ülkelerindeki Türklere karşı aldıkları tavır doğru mudur? Hele ki, bu ülkeler “biz demokrasi ve özgürlükler ülkesiyiz” diye böbürleniyorlarsa, bu tutumları asla doğru değildir. Daha da ötesi, devletler arası hukuku da çiğneyerek giriştikleri çağdışı engellemeler ve kullandıkları kaba kuvvet asla görmezden gelinemez, bir elçilik ziyaretinin engellenmesi ve sınırdışı edilmesi asla kabul edilemez. Çünkü her şeyin bir sınırı vardır. Bu nedenle ALMANYA VE HOLLANDA’YI ESEFLE KINIYORUM ve diliyorum ki, yaptıkları karşılıksız kalmasın, karşılıksız bırakılmasın.  Karşılık derken de tabi kendi ayağımıza kurşun sıkmaktan bahsetmiyorum.  Parasını basarak aldığımız Hollanda veya Alman mallarına zarar vermekten, kullanmayı bırakmaktan falan bahsetmiyorum. Mesela Hollanda’ya şimdiye kadar satışı yapılan taşınmaz mal tapuları iptal edilebilir. Mesela en son Petrol Ofisi’nin Hollanda’ya satış mukavelesi iptal edilebilir. Mesela Türkiye’deki Alman Vakıflarının faaliyetleri ile ilgili bazı tedbirler düşünülebilir. Mesela İncirlik’teki Alman uçakları ve askerleri düşünülebilir. Mesela yani… Ağırlıklı olarak Hollanda’dan metal cevherleri, kara ulaşım araçları, tarım makinaları, plastik ve kimyasallar alıyoruz. Bu alımları başka ülkelere kaydırabiliriz. Fakat Türkiye’de tam 2.564 Hollanda firması faaliyet göstermektedir ve tabi ki istihdam da sağlamaktadır. Bu firmaların durumunu da iyi düşünmeliyiz. Yani, her şey akılla halledilmelidir. Akıl… Hele ki devlet aklı, her soruna akla ve milli menfaatlerimize uygun bir çözümü mutlaka bulur. Lakin son sözüm şudur ki, her türlü eleştiride önce iğneyi kendimize, çuvaldızı ise karşımızdakine batıralım. Ne diyor Yüce Allah “Bir kavim kendi durumunu düzeltmedikçe biz o kavmin durumunu düzeltmeyiz.” Yani ilk önce biz… Biz kendimizi düzeltmeliyiz.

Bu haber 944 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 1:00 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.