İSTER SEV, İSTER “SEVR”

Hasip Sarıgöz - Eylül 7, 2018 12:35 am A A

 Tarih: 10 Ağustos 1920
Ülke: Fransa
Şehir: Paris
Mekan: Paris yakınlarındaki Sèvres Kasabası’ndaki bir porselen fabrikasının salonu…
Gün: Kara!
Başa geçen: Çuval!
Hissedilen: Esaret!
Görünen Köy: Ölüm!!!

Madde: 153, 168, 189 ve 192
Türk Ordusu terhis edilecek ve dağıtılacak!

Madde: 173
Her çeşit cephane ile savaş araçları ve gereçleri, teslim edilecek!

Madde: 168, 169
Türkiye’de, ancak izin verilen birlikler için gerekli subay ve astsubayların yetiştirilmesi için kesinlikle zorunlu bulunan aşağıda belirtilen okullar kalacaktır:
1 subay okulu;
Her yersel bölge için 1 astsubay okulu.

Bu okullarda öğrenim görmesine izin verilecek öğrenci sayısı, subay ve astsubay kadrolarındaki doldurulacak boşluklarla kesin orantılı olacaktır.

Sözü geçen öğrenim kurumlarının dışında kalan askeri okulların tamamı kapatılacak!

Her çeşit spor kurumları ya da başka kurumlar, hiçbir askerî konuyla ilgilenmeyeceklerdir.

Madde: 62, 63, 64
Kürdistan kurulacak!

Madde: 116
Türkiye, Kıbrıs üzerinde ya da Kıbrıs’a ilişkin bütün haklarından ve sıfatlanndan vazgeçecek!

Yapılan anlaşmanın, yani ÖLÜMÜN ADI “SEVR” idi!

Ve yukarıda verdiğimiz maddeler, TAM 433 MADDELİ bu ölüm anlaşmasının maddelerinden sadece birkaçı idi.

Biliniz ki “Sevr” büyük Türk milletinin tarih sayfalarından silinmesi projesinin adıdır.

Ulusal tarihimizin kara bir sayfası, hazin bir vesikası ve Haçlı zihniyeti yönünden ASLA KAPANMAMIŞ BİR “DOSYA”DIR.

Lozan Konferansının bitiminde Lord Cruson’un İsmet İnönü’ye dediklerini hatırlayalım: “-Bütün bu reddettiklerinizi bugün cebime koyuyorum. Günü geldiğinde birer birer çıkarıp sizlere ödeteceğim!”

Sevr’e giden süreçte önce imzalanan Mondoros, bir ateşkes anlaşması olduğu halde; azılı Türk düşmanları, yangından mal kaçırırcasına Türk devletini yok etmeye ve onun asli unsuru olan Türk ırkını Asya bozkırlarına sürgün etmeye koyulmuşlardı!

Bu hareket aynı zamanda; yüreği, bileği ve adaletiyle, Viyana kapılarına kadar dayanmış olan Türk milletine karşı duyulan derin bir kin, bitmez bir nefret ve iflah olmaz bir öç alma hareketiydi!
Mondoros’u Sevr takip etti…

Ve bu; Türk milletinin başına geçirilen kara bir kin çuvalıydı, daha da ötesi tam bir idam fermanıydı!

Ama büyük Türk milleti başına geçirilen o çuvalı çıkarıp azılı Türk düşmanlarının suratlarına çarpmayı ve o idam yaftasını yırtıp atmayı başardı.

Çünkü Batı; ÇILGIN TÜRKLER’in ne demek olduğunu anlayamamış, onun yüksek karakterini çözememiş ve Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK faktörünü hesap edememişti. 

Eğer hesap edebilmiş olsalardı ,bugün için Anadolu’da bir Türkiye Cumhuriyeti’nden, bir Türk Ordusu’ndan ve bir Türk varlığından bahsedilmiyor olacaktı!

Onun için Türk milleti Mondoros’u ve Sevr’i asla unutmamalı, milletimizin idam kararı olan bu maddeleri çocuklarımıza ve gençlerimize iyi öğretmeli ve gelecek kuşakları mutlaka MİLLİ BİLİNÇLE yetiştirmeliyiz.

Eğer birileri:

“Kürdistan” diyorsa!

“Büyük Ermenistan”dan bahsediyorsa!

“Rum Pontus”u kelime aralarında sürekli geveliyorsa!

Eğer birileri “Soykırım”ı sayıklamaya devam ediyorsa!

“Ana dilde eğitim”, “Azınlık/Kültürel haklar” gibi konular gündeme getirilip, ikide bir dayatılıyorsa!

Eğer birileri “Patrikhane” diyor başka bir şey demiyorsa! 

Ve yine birileri “Ruhban Okulu”nun yeniden açılması için kollarını sıvamaya kalkıyorsa!

Her kim olursa olsun “Kıbrıs’ta Çözüm” adı altında Kıbrıs Türklüğünün altına dinamit koymaya yelteniyorsa! (Bizim açımızdan Kıbrıs sorunu 1974 yılında Mehmetçiğin kanı ve canıyla çözülmüştür)

Her kim ki, yabancılara toprak satışına yeşil ışık yakıyor, destek veriyor ve üstelik tapu veriyorsa!

Her kim ki Ege’deki kıta sahanlığı ve fır hatları konusundaki egemenliklerimizi savunmuyorsa!

Her kim ki; Ege denizinde, 2004 yılından bu yana Yunanistan tarafından peyderpey işgal edilen 17 Türk adası konusunda sessiz kalıyorsa!

Her kim ki, Süleyman Şah Türbesi’ni unutturmaya çalışıyorsa!

Her kim ki, Hıristiyanlığın Anadolu’da yayılmasına ve binlerce kilise açılmasına göz yumuyorsa!

Her kim ki, Türkmenlerin kanı ve canı üzerinden oynanan oyunlara figüranlık yapıyorsa!

Her kim ki, Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt koridoru açılmasına = Bir Kürt devleti kurlmasına hizmet ediyorsa!

Her kim ki, Türk devletini yıkmaya ve devlet düzenini bozmaya yelteniyorsa!

Her kim ki, Türk vatanında Alevi-Sünni, Laik-Ati Laik vb. çatışmaları körüklüyorsa!

Her kim ki bu memlekette ikilik çıkararak ve toplumu kutuplaştırarak parçalara bölüyorsa!

Her kim ki, Şanlı Türk ordusu ile Aziz Türk milletinin arasında buzdan duvarlar örmeye çalışıyorsa!

Her kim ki, devletimizin ve kurumlarımızın içine sızarak kaleyi içten fethetmeye ve efendilerine sunmaya çalışıyorsa!

Her kim ki, hiç usanmadan kahraman ordumuzu zayıflatmaya ve dağıtmaya çalışıyorsa!

Her kim ki askeri okullarımızın kapatılmasına ve sivil eğitim kurumlarımızın da dejenere edilmesine vesile oluyorsa!

Her kim ki, Türk yargısını bağımlı hale getirerek çökertiyor ve Türk yurdundaki adaleti yok ediyorsa!

Her kim ki, Lozan’ı kötülüyorsa!

Her kim ki, Anayasamızın değiştirilemez maddeleri ile kinli bir hesap içindeyse!

Her kim ki Ulu Önderimiz ve Ebedi Başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’e ve onun Türk milleti için ortaya koyduğu ulvi değerlere düşmanlık yapıyorsa!

Her kim ki, açıkça “TÜRK” diyemiyorsa!

Bilin ki bunların hepsinde SEVR’in izleri, Sevr’in kokusu ve GÖLGESİ vardır…

Unutmayın! 

“SEVR” dosyası kapanmamıştır!

Hala açıktır ve her seferinde; isimi ve şekli değiştirilmek suretiyle adeta ekşimiş bir yemek gibi sürekli önümüze konulan bir dosyadır.

Bu vatan, bu bayrak, bu devlet ve bu millet bizim…

Ya onu sevecek, yüceltecek, yükseltecek ve ayakta tutacağız, ya da “SEVR”!

Milli bilinç, milli hafıza, milli duruş, sağlık ve sevgiyle ve illaki uyanık kalın.



Bu haber 449 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 12:35 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.