NASİHAT!

Hasip Sarıgöz - Şubat 15, 2019 7:00 am A A

Düşmeyecek bir kale, geçilemeyecek bir sur var mıdır?

Siz hiç sürekli havada kalan bir kuş gördünüz mü?

Peki, ölümlü olmayan bir canlı var mı?

Elbette yok.

Ve yine dönmeyen bir devran… Çoğu zaman da sorulmayan bir hesap yoktur!

Hz. İbrahim’i ateşe atan Nemrut ne zaman yaşadı?

Taaa ki, Nuh zamanında…

Hz. Hüseyin’e kıyan Yezit ne zaman hüküm sürdü?

Milattan sonra 600’lü yıllarda…

Peki ya firavunlar?

Milattan önce 2600’lü yıllarda başlayan saltanatları, yine milattan önce 300’lü yıllara dek binlerce yıl sürdü. 30 civarı firavun hanedanlığı vardı. Artık firavunların toplam sayısını siz düşünün…

Şimdi yıl 2019…

Aradan çok zaman geçmiş, öyle değil mi?

Evet, çok zaman geçmiş, bugün adı Hasan, Hüseyin, İbrahim olan, Nuh, Mehmet, Oğuz ve Muhammed olan birçok çocuk ve birçok yetişkin var.

Ama bugün, bir tek çocuğun adı bile “Nemrut”, “Yezit” veya “Firavun” değil.

Bugün Nemrudu veya Firavunları iyilikle yâd eden bir tek kişi var mı? Peki ya, Yezide lanet okumayan bir tek Müslüman var mı?

Demek ki neymiş, aradan binlerce yıl geçmiş olsa bile hesaplar kapanmıyormuş. Ve demek ki neymiş, ezelden ebede sorulmayan hesap yokmuş.

Zira Yüce Allah ahlaksızlara, adaletsizlere ve zalimlere zafer değil yalnızca mühlet verirmiş. O mühlet bitince de hesap, nesillerden nesillere, bazen kıyamete kadar ve hatta kıyametten sonra da sürermiş.

Onun için gençlere benden abi nasihati: İyi ahlaktan, adaletten ve doğruluktan sapmayacaksınız. Sapmayacaksınız ki, yarın hesap vermek zorunda kalmayacaksınız.

Şimdi bırakalım çok eskilerden örnek vermeyi de biraz da yakın tarihe bakalım.

Zamanın en kudretli liderlerinden biri Menderes ve en kuvvetli partilerinden biri de Demokrat Parti değil miydi? Ne oldu?

12 Eylül’ün çok kudretli Milli Güvenlik Konseyi üyelerinin bir gün yargılanacaklarını kim tahmin edebilirdi?

Anavatan Partisi, yıkılıp yok olacak bir parti gibi miydi?

Saddam, Kaddafi, Hitler… Bunlar çok güçlü değiller miydi? (Şimdi Almanya’da Hitler adında kaç tane çocuk vardır?)

Daha yakına, daha düne gidelim; Fethullah Gülen Cemaati, FETÖ olmadan önce çok saygın ve çok güçlü değil miydi?

Peki, ne oldu?

Sözüm bu büyük milletin ve bu kudretli Devleti’nin genç evlatlarına…

Sözüm: Her ne sebeple, her ne şekilde ve her ne kaynaktan olursa olsun DEVLET GÖREVİNE YENİ GİRMİŞ vatan evlatlarınadır.

Eskiler derler ki; “genç bilseydi, yaşlı da yapabilseydi her şey mükemmel olurdu”. Onun için her şeyi bilmediğinizi ve her şeyi göremediğinizi kabul ederek, lütfen bu abinizi kendi istikbaliniz açısından can kulağıyla dinleyin.

Polis teşkilatında mısınız, Orduda mısınız? Sağlık teşkilatında, Yargı Teşkilatında, MİT’te, Milli Eğitim’de, çeşitli bakanlıklarda vs.?

Nerede olursanız olun ama sakın unutmayın. Artık sizler, Asil Türk Milleti’nin kurduğu Büyük Türk Devleti’nin genç hizmetkârlarısınız. Ve sizler, o teşkilatlara ve o makamlara hainlikle hâkim olmaya değil, hamilikle hadim olmaya geldiniz.

Sizleri bu teşkilatlara sokanlar, açık konuşayım; partizanlık, yandaşlık, kandaşlık, maddi ve manevi menfaatler, dini veya siyasi beklentiler, torpil, adam kayırma vb. hangi sebep ve yöntemle soktularsa, mutlaka ve mutlaka sizden beklentileri olacaktır.

Sizin amirlerinizden, müdürlerinizden veya komutanlarınızdan değil, kendilerinden emir ve talimat almanızı bekleyeceklerdir. Ve bilin ki, sizden beklentisi olan herkesin ne yazık ki, ya bekledikleri haksız kazanımlar ya da Türk milleti ve Türk devletiyle karın ağrıları vardır!

Lakin yine söylüyorum, sizler artık o üniformayı, o cübbeyi, o önlüğü, o tulumu veya o yeleği giydikten sonra; onun bunun değil, o tarikatın bu cemaatin değil, o partinin bu partinin, o şeyhin bu şıhın da değil; sizler yalnızca ve yalnızca devletin adamı oldunuz.

Onun için, bakın güzel kardeşim; ne birilerinin davulunu çalın ne de birilerinin davuluna tokmak olun.

Ha bir de; sizler artık açıkça hiçbir cemaatin, tarikatın veya partinin simgelerini taşıyamaz veya simge işaretlerini yapamazsınız. Mesela Cuma namazına gittiğinizde bilmem ne cemaatinin bilmem ne renkli namaz takkesini giyemezsiniz veya mesela siz artık bir rabia işareti yapamazsınız. Ve mesela sizler üzerinizde üniforma veya hakim cübbesi varken bir parti lehine “Evet/Hayır” kampanyası yürütemezsiniz. Eğer yaparsanız devletin adamı olmaktan çıkar ve adamın adamı olma alçaklığını göstermiş olursunuz.

Yüce Allah dönüp dönüp kullarına ne diyor? “Aklınızı kullanın”… Onun için sizler de aklınızı kullanın ve her biri sıradan birer fani olan adamın adı değil, devletin adamı olun. Merhameti de ihsanı da ve dahi gazabı da çok büyük olan, ebedi müddet büyük Türk Devleti’nin adamı…

Lamı cimi yok!

Zararın neresinden dönseniz kardır. Hemen kendi beyninizi kendiniz formatlayınız ve beyninizdeki “Patron” yazan yere büyük Türk milletini, “Şirket” yazan yere de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yazınız. Yazmakla kalmayıp silinmemek üzere belleğinize kazıyınız.

Binlerce yıllık birikime sahip bu devlet, kendisinin bir parti devleti olmasına; dünyanın en kadim ve en savaşçı ordusu olan bu ordu da, yine kendisinin bir parti veya cemaat ordusu haline dönüştürülmesine asla müsaade etmeyecektir. Zaten etmiş olsaydı, kökü taaa milattan önce 209’a dayanan bir ordu/devlet olamazdı. Ne olurdu? Birçok devlet ve millet gibi, devletler ve milletler mezarlığındaki yerini çoktan almış olurdu. Her türlü zorluk ve belaya karşın, binlerce yıldır dimdik ayakta durduğuna göre, kendisine mezar kazanların hepsini de o çukurlara gömdüğüne göre…

Aklınızı kullanın.

Önceki ve yakın zamanda yaşanan hazin olaylardan ve facialardan ders alınız.

Ne kendinize, ne ailenize, ne milletinize, ne de devletinize hainlik edip yazık etmeyiniz.

Yaparsanız ne mi olur?

Devlet her şeyi görür…

Devlet her şeyi bilir…

Devlet her şeyi kaydeder…

Devlet hiçbir şeyi unutmaz…

Ve devlet sabreder, sadece uygun günü ve zamanı bekler…

Sonra mı?

Sonra:
Yıkılmaz denilenler yıkılır!
Değişmez sanılanlar değişir! 
Güçlü bilinenler zayıflar!

Yani, gün olur devran döner!

Küçük hesaplarınız ve ucuz çıkarlarınız nedeniyle ihanet ettiğiniz ve sizin görmüyor, duymuyor ve bilmiyor sandığınız o devlet var ya, işte o devlet sizi ya paçanızdan, yakanızdan, ensenizden, ya da kulağınızdan yakalayıverir!

İşte o gün; işlediğiniz her suçun ve ettiğiniz her ihanetin hesabını bir bir sorar!

Bedelini mi?

Bedelini de kanırta kanırta ödetir!

Siz siz olun, hiç kimseden ne para alın, ne de buyruk alın. Çünkü eskiler derler ki; “Para (veya borç) almaya alışan buyruk almaya da alışır!”

Eğer aklınızda çürük düşünceler, dünya malına tamah için zayıflıklar, geçici olan makam ve mevkiler için zaaflar varsa, bütün bunların hepsini hemen içinizdeki en çukur yere gömün, üzerine kızgın bir kurşun dökün ve üzerine de “T.C.” mührünü basın.

Yoksa o “T.C.” günü geldiğinde o damgayı sizin nerenize basacağını çok iyi bilir!

Canım kardeşlerim! Sizler bizim geleceğimizsiniz, ümitlerimizsiniz, parlak başarılarımız ve milletimizin murat dolu hayallerisiniz.

Gelin, bir parça kuru kemik uğruna “kırmızı ve beyaz” olan asil renginizi “kahperengi”ye döndürmeyin. Fikir fahişesi veya çıkar orospusu olmayı değil, onurlu bir devlet adamı olmayı ve her daim de öyle kalmayı tercih edin.

Bir Türk atasözü der ki; “Sel akar kum kalır…” Ne kadar da doğru bir sözdür. Yine aynı şekilde kar erir dağı kalır.

Demem o ki; İşte partiler, cemaatler, tarikatlar ve örgütler de aynen böyledir. Günü geldiğinde ya kuruyup, ya da eriyip giderler.

Onun için siz siz olun; ne akıp giden sele, ne esip biten yele ne de eriyip biten kara bel bağlamayın. Aslolan geride kalan kum ve dağdır. İşte o kum millet, o dağ da devlettir.

Vatana ve millete dert olmayı değil, vatanı ve milleti yücelten birer fert olmayı seçin.

Unutma ki, Yüce Allah zalimlere ve yoldan sapmışlara zafer vermez, onlara yalnızca mühlet verir. Türk devlet aklı da binyıllardır bu düstura uygun hareket etmiştir/edecektir. Neyi ne zaman yapması gerekiyorsa işte o zaman yapacaktır.

Eğer sen, bir kanı bozuk, bir cahil veya bir gafil değilsen; çok şerefli bir milletin çok onurlu bir evladısın. Dünya görüşün, inancın ve mezhebin beni ve milletimizi hiç ilgilendirmiyor. Ben derim ki, şerefli olarak doğdun ve yine şerefinle ölmek istiyorsan eğer: Ahlaki rehber olarak Muhammet Mustafa’yı, milli rehber olarak da Mustafa Kemal’i takip et. Eğer bu iki Mustafa’nın izinden ayrılmazsan sana garanti ederim ki şerefinle yaşayacak, şerefinle ölecek ve Yüce Allah’ın katında da merhametle muamele göreceksin.

Ne demişler, “anlayana sivrisinek saz, anlamayana sazın sapını soksan az!”. Öyleyse son sözümüzü söyleyelim ve nasihatimize bir son verelim. Öyle ya; aklı olan göle, olmayan da çöle…

Ey Türk Genci!
Birinci vazifen Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir.

Muhtaç olduğun kudret; partilerde, cemaatlerde, tarikatlarda, şeyhlerde ve şıhlarda değil, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.

Bozkurtlar zekidir, hileyi sezer.
Gün gelende, illa ki başın ezer!
Bülbül, bağları beyhude gezer…
Döner döner bir güle bağlanır.

Hasip Sarıgöz

Bu haber 553 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 7:00 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.