NEŞV Ü NEMA, TÜRBÜLANSTA RÖVAŞATA

H. Çiğdem Yorgancıoğlu - Ekim 23, 2018 2:26 pm A A

 1 Aralık’ta Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye ziyareti sırasında enerji ve ticaret politikalarının “neden”, “nasıl” ve  “ne yöne” doğru evrilmekte olduğuna, siyasi anlamda atılan adımlar ve hedefler üzerinden yaklaşırsak, konjonktürün  yalnızlaşan bu  iki ülkeyi  kasırgalar dinene dek ayrı amaçlarda nasıl  geçici bir kader ortağı  yaptığını  ve stratejik partner olmaları yolunda baskıladığını izleyebiliriz. 

Tam 3600 kilometre uzunluğundaki  boru hattı Rusya gazını Karadeniz’in altından geçirip Bulgaristan üzerinden Sırbistan, Hırvatistan, Slovenya ve Macaristan’a sevkedecekti.. (The South Stream pipeline project  )Güney Akım Projesi’nin iptal kararını Türkiye’de ilk defa dillendiren ve teklifle gelen Rusya’nın yılbaşı hediye paketinde bomba olmadığı belli ama acaba nedir? Türkiye ile Rusya arasında beşincisi tertiplenen  Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi’nde  enerji konusunda böylesi bir süpriz beklenmiyordu.. Rusya Devlet Başkanı Putin Güney Akım Projesi’nin pabucunu dama atıp , Mavi Akım Projesi’ne Türkiye ile birlikte yoğunlaşacağını açıklamıştı .

 Her iki ıssızlaşmış ülkeyi  hangi simbiyotik  ilişki birarada  tutmaktadır. Sırf bu mukaderatan ötürü askeri siyasi veyahut ekonomik kriz durumlarında  kırıganlıklara karşı, Rusya ile  mukavemette kendini özdeş tutmak bir suizan mıdır, değil midir biraz kurcalamakta fayda var.  

Tarih atarak başladığımız yazı da biliyoruz ki her  gelişme dünden bugüne bir tarih olacak. İçinde yaşadığımız çağda hızı ve ivmesi  katlı artmakla beraber her devirde , “Neyi  örtbas ederek  tarihi gerçekliği saptırdıklarını bilemediğimiz kimseler  arasındaki sınırın belirsizleşmesini sebebi, keskin ayrımlardan ziyade iç içe geçmiş durumların ayırdına varamamızdan kaynaklanıyor” diye düşünen biri olarak Issızlığa ve nedenlerine  dokunduğumda ; 

Bizim cephede devletin kendi söyleminle ifade edecek olursak Yurtta Sulh Cihanda Sulh” şiarının bir devamı niteliğindeki “Sıfır Sorunla elde var sıfır” demek haksızlık ise diyelim ki sıfır virgul bilmemkaç, yani birden küçük bir sayı olabilir mi? Rusya neden “tenha”  sorusuna değersek şayet; geçtğimiz yılın başında  (şahsen benim de iştirak ettiğim) İsviçre’deki  Birleşmiş Milletler  Cenevre Görüşmeleri II sırasnda bizler kapsamlı ve sürdürülebilir  barışın unsurlarına dair yarı akademik yarı aktivist kimliklerle komite toplantılarında sunumlarımızı gerçekleştirirken, ülke liderleri Suriye’de barışın  geleceğini konuşuyorlardı.  O oturumlarda Esad bir yandan yerden yere vurulurken  rejimin dâhil olmayacağı  geçiş hükümetinin kurulmasına karşı posta koyan  Rusya ve Çin  ile süreç yer yeksan edilip ,tıkanmıştı. Moskova projesi seçimden, yeni anayasadan, terörle mücadelede orduya  destek verilmesinden söz ediyordu.Batı enikonu irite oluyordu bu sözcükleri arka arkaya duyduğunda.  Batı İran’I olduğu gibi Rusya ve Çin’I de yalnızlaştırmaya çalışsa da mukavemet bir hayli güçlü idi.

Ukrayna müdahalesinin ardından ABD ve AB’nin ülkeye yaptırımlar uygulaması ve neticesinde ortaya çıkan derin kriz. Rusya Merkez Bankası’nın faizi % 5.5’dan, % 9.5’a çekmesi tedbirine ragmen önüne geçilemeyen   sermaye kaçışı.. Biz Doğal gazı Amerikan doları olarak satın aldığımız için Rus Rublesinde ortaya çıkan değer kaybının tesirini doğal gaz faturası üzerinde hissetmiyoruz  lakin ruble tarihe geçecek roller-coaster düşüşünü frenleyebilmek için gerek iktisat enstrümanları gerek ise psikolojik algı yönetimi ile binbir çeşit akrobasi yapmakta. 

Bu ahval içinde Türkiye’nin  meseleye pragmatik yaklaşımı ve  yaptırımlara , ambargolara müdahil olmaması  nedeniyle Rusya’dan aldığı “Aferin”dir, Moskova ‘nın Türkiyeyi bölgesel ticaret ortağı olarak benimsemesinin nedeni. Dengelere bakalım G-20 zirvesinde dışlanmaya  çalışılan Rusya  de Avrasya Ekonomik Birliği ile işbirliğine dahil olmaya can atan ve burada Rusyayı arkasına almak isteyen bir Türkiye. 

Rusya ile bu flört tarzı yakınlaşmayı iftiharla bir başarı hikâyesi olarak sunmak isteyenlerin Pembe dizi aşk fotoromanı çıkarmaya çalıştığı gibi Türkiye’nin,   Rusya ve NATO arasında  arabuluculuk vazifesi üstlendiği hülyalarına dalmanın alemi yoktur. Zira Rusya,     Ermenistan,  Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Beyaz Rusyanın  da içinde bulunduğu   -Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü/ Collective Security Treaty Organisation üzerinden güç arayışındadır. Geçtiğimiz yıl(2014) Aralık ayının son günlerinde Moskova Kremlin Sarayı’ (KGAÖ) Zirvesine ev sahipliği yaptı . Zirveden çıkan deklarasyonda, dünyada giderek artmakta olan endişe verici tansiyonla KGAÖ’nün bölgesel istikrar bakımından önemi belirtilirken verilen açık mesajdan Türkiye’nin icinde  bulunduğu aracılıklar yolu ile Rusya ve NATO’nun birbirine yaklaşma politikaları bulunmamaktadır.Uluslararası güçlerin Afganistan’dan çekilmesini müteakip  bölgede istikrarın tesis edilmesi ve  terör örgütü IŞİD’in bölgedeki olası uzantılarına karşı önlem alınması gibi pek çok konunun konuşulduğu zirve sonrası Rusya yine Kremlin’de   liderlerle birlikte Avrasya Yüksek Ekonomik Konseyi toplantısına da iştirak etti  Bir yandan  Kırgızistan ve Ermenistan’ı da birliğe katmışlarken  Putin, bu toplantıda Türkiye ve talepte bulunan diğer ülkelerle 1 Ocak 2015’te resmen hayata geçecek Avrasya Ekonomik Birliği arasındaki  serbest ticaret anlaşması üzerinde çalıştıklarının da mesajını verdi .Bu mesajlara ölçülü sevinmeyi görebilmek için zoom ayarını iyini yapabilecek bir vizyon ve bakış açısı gerekmektedir. 

Evvela, Rusya, oyunkurucuların yani Batı ve ABD’nin  terörle mücadele koalisyonunun; terörle  değil mücadele etmek, bilakis  bölgesl gerginliği tırmandırırken, IŞİD’in konumunu daha da  güçlendirmeye meyilli olduğu endişesini taşıyan bir ülkedir. Kaldı ki gectiğimiz hafta  havadan sandıklarla İŞİD’e askeri malzeme atılması gibi haberler bu kaygının ne kadar da yerinde olduğu kanaatini güçlendirmektedir. Rusya  Suriye’de Beşar Esad rejiminin en mühim,önde gelen ve kilit savunucularından birisidir. Oysa biliyoruz ve sadece tezkerelerden de anlaşımaktadır ki Ankara İŞİD’in kökünün ancak Esad’ın devrilmesiyle kazınabileceğiniin mümkün olacağı fikrini savunmaktadır ve bu doğrultuda hareket etmektedir. Rusya’nın OburDünyalıların dayatmacı BOP ve Yeni Dünya Düzeni ’projeleri ile, NATO ve Pentagon’la arasının bulunması ile hiç mi hiç  işi yoktur. 

 

Diplomatik temaslarda verdiğim eğitimler gereği her hafta çeşitli ulusların ticari delegeleri ile biraraya gelmekteyiz. Gerek eğitimler esnasında sorulan soruların şekil,içerik, kapsam ve soruluş biçiminden gerekse çay, kahve molaları esnasındaki konuşmalar ve tutumlarından Batı’nın (Avrupa ABD),Körfez Monarşilerinin, Kuzey Afrika, Asya, ve Ortadoğu’nun son dakika gündemi mevzularda birbirlerine nasıl bir tutum ve yaklaşım içinde olduğunu birebir mimikler/jestler dahil olmak üzere izleme imkanı bulmam okumuş olduğum yandaş ya da yandaş olmayan her tür medyada edindiğim bilginin küçük örneklemeler halindeki pekişmesi niteliğinde oluyor. Bu izlenimler terazinin kefesine hızla bırakılan ağırlıkların dengeye gelinceye kadar ki gerçek değerlerini kavramamda beni de hassaslaştırıyor. Bu izlenimler, bazen içlerinde nefret taşıyan jestler olduğunda beni öfkelendirmekle birlikte , gözlerin, bakışların jestlerin kelimelerden ne kadar önde olduklarını ve algının nasıl manipüle edildiğini her seferinde tekrar ama farklı  vak’a ve koşularda yeniden  görmemi/tecrübe etmemi de sağlıyor.  Şimdi o gözlemleri de alarak Rus matruşkaların içinden giderek küçülen kaç karaker çıkarabilirz?  

Çocukluğumda bir film vardı La Boum. Türkçeye “Patlarsam Yanarsın” olarak tercüme edilmişti. Bugün rublesinin düşüşünü ve sermayenin kaçısını tutmaya çalışan ama “kontrollü kaos” ruletini oynamaya mecbur edilirse Avrupa’nın başta finans piyasaları olmak üzere ekonomisini hallaç pamuğu gibi atabilecek, yani patlarsa kendisini ambargo ve nevi her tür caydırıcı blöfle makasa almaya çalışanları yakabilecek  mukaddes kaynaklarını ve enstrümanlarını elinde tutan Rusya’nın uzun vade ekonomik stratejilerinde Rus –Çin entegrasyonunun yanısıra müdahil olması muhtemel olan  ticari güç bir Avrupa ülkesidir. O da  Almanya’dır. Türkiye değil. 

 

Teklifi iyi okumak lazımdır. Eğer Türkiye’ye yapılan öneriyi sadece soyut dışavurumculukla gerçeküstücülüğün temsilcisi olmak isteyen bir anlayış hakim resmin tamamını görmeyi engelliyor ise muhatabı sırf  sanata yönelmelidir. Sorulması icap eden sualler olacaktır. Bu teklif sadece Türkiye ye yapılmış bir teklif mdidir? Rublenin 1998 ekonomik krizinden beri en büyük düşüşünün yaşandığı sıralarda  Times gazetesi Putin’in Türkiye’ye boru hattı anlaşması önerisi ile , Avrupa’ya “doğalgaz savaşı ilan ettiğini” yazdı. Putin yine aynı gün  Rusya’nın Türkiye’ye sattığı doğal gazda 1 Ocak’tan itibaren yüzde 6 oranında indirime gideceğini açıklamıştı.takip meslelesidr bu bahsi geçen gerçek bir indirm midir ? gaz fiyatları sabit değil; petrolün piyasa fiyatına bağlı olarak inip çıkıyor. “Rusya fiyat indirimi yapmış  mıdır yoksa Rusya gaz fiyatı içinde petrol ve petrol ürünleri olan bir formülle belirlenirken,petrol fiyatındaki düşüşler uyguladıkları  fiyatlarına mı yansıtılmıştır?.”

 

 

Türkiye eğer Rusya ile sürdürülebilir işbirliğini arkasına almak istiyorsa enerji ve/veya Dış Politikası   konusunda atması gereken adımlardan bir diğerini vakti zamanında kendisine teknoloji knowhow unu dahi aktarmayı teklif etmiş olan İran’a atmaldır. Ortadoğu’da nükleer silahlardan arındırılmış bölge konusu ve Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması (NPT) yükümlülüklerini yerine getiren bütün ülkelerin nükleer enerjiden barışçıl amaçlar için faydalanma hakkı meselesi çok iyi anlaşılmış olmalıdır.Bu anlamda 17 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye,  İran , Brezilya arasında imzalanan diplomasi ve angajman yolunun açık  tutulduğu Ortak Bildiri ve Türkiye’nin nükleer konusunda  İran’ın müzakere masasında tutulmasına yönelik tavrı ve yaptırımlara “hayır” oyu kullanması bu anlamda pozitif bir adım olmakla beraber devamı ve sürekliliği gerekmektedir

 Bu konu derinlikli ve bir başka makale çalışmasının mevzuu olsun diyerek enerji konusuna yaklaşmak istiyorum 

Geçtiğimiz yıl gerek Adana gerek ise İstanbul’da Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) hattı konsorsiyum firmaları da dahil olmak üzere bir çok enerji firmasına verdiğim eğitimler esnasında firma gizli bilgileri saklı kalmak kaydı ile  bir kere daha farkettim ki siyaset  enerji koridorunda ışıktan hızlı hareket ediyor. Diğer konuya dair bilinmesi gereken bir başka unsur da doğalgazda kaynak çeşitliliğini ve enerji güvenliğini artırmak ülkeler açısından stratejik ve ekonomik  önem arzeder Doğalgazın toplam enerji kaynakları içindeki payı yüzde kaça tekabül eder,projeksiyonlar açısından kaç sene sonra ne kadara çıkması öngörülüyor, doğalgaz tüketiminin yıllık ortalama artşı  yüzde olarak ifade edilirse gelecekte ihtiyaç ne olacaktır ve buna gore planama stratejiler hangi maliyetlerle şekillendirecektir gibi  pek çok parametresi olan bir konudur. Doğalgaz sevkiyatı . 

Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) petrol boru hattı ve Bakü-Tiflis-Erzurum doğalgaz boru hattıyla Hazar gazının Türkiye, Bulgaristan ve Romanya üzerinen Orta Avrupa’ya taşınmasını öngören, Avrupa Birliği ’ni Rus doğalgazına bağımlı olmaktan bir nebzede olsa  kurtarma potansiyeli taşıyan  ve bir zaman Türkiye’nin en büyük çaplı enerji projelerinden olan  Nabucco, yüksek maliyetli olması ile gerekçelendirilerek,  doğal gazın Avrupa’ya (TAP)  “Trans Adriatik Doğalgaz Boru Hattı” projesiyle sevk edilmesi  kararı ile suya  düşmüştü. Projenin iptalinin bir diğer gerekçesi de ,Nabucco hattına ilk doğalgaz verecek ülke olan  Azerbaycanda  hattı dolduracak derecede kafi mikarda  doğalgazın henüz bulunmamış olması ve bu sebeple Şah Deniz projesinin ikinci fazının  tamamlanmasının beklendiğinde  Azerbaycan’daki kaynakların  bu beklemeye de uygun olmaması idi. Bu konular bir hayli gündeme geldi lakin doğalgaz rezervlerine sahip devler olarak bölgeye baktığımızda ki siyasette de birbirine müttefik  iki ülke Rusya ve İran projeye katılsa, gerekçeleri bertaraf edebilecek hattı çeşilendirebilecek ülkelerdi fakat bu istenmiyordu. Hem Rusya’ya olan bağımlılığın azaltılması açısından hem de İran ile nükleer programı konusunda gündemde olan probemler bahane edilerek,  ABD’nin tazyiki AB ülkelerinin de desteği ile iki ülkenin de projeye iştiraki engellendi . Bu Rusya için hiç sorun değildi zira onlar projeye baştan beri ekonomik fizibilitesi olmayan  “sanal” bir proje olarak bamışlar hatta  Nabucco hayata geçirilemesin diye çeşitli hamlelerde bulunup ,girişimlerini yoğunlaştırmıştı. Putin Bir yandan  toprağı kazıp boru hattı inşa etmek istiyorsa birileri devam etsinler,bize sorun değil gibi sarkastik ve alaycı sözler sarfederken br yandan da kendi ağlarnı örüyordu.  2007-2008-2009 yıllarında Kazakistan Türkmenistan Azerbaycan’la, daha fazla miktar doğalgaz satınalmak için sözleşmeler bile  imzalamıştı. Hatta bunların da ötesinde Güney Akım projesi için İtalya ile beraber sözleşme imzalayarak start alınca  Nabucco projesini daha da baltaladı. Macaristan enerji şirketi from Magyar Olaj,  (MOL)u 2006 yılında satınalmak için teklif yapan Moskova, bu amacına nail olamayınca bu sefer  2007’de Güney Akım projesine dâhil olması için Macaristan o dönemin başbakanı Ferenc Gyurcsany ile mutabakata varmıştı . Rusya’nın girişimeri bununla da sınırlı kalmadı, ortak bir enerji politikası izlemeyen Avrupa Birliği’nin tüm boşluklarını da kulanarak, Balkanlar ve slavlar üzerinden de meydana hakim olma girişimlerinde bululunup,Güney Akım projesine dâhil olması için 2008’de Bulgaristan’la anlaşıp aradından daha üç gün geçmeden Sırp petrol ve doğalgaz firması (NIS) Naftna Industrija Srbije ’ın yüzde 51 hissesini satın alarak Güney Akım projesine dâhil etmişti. Gerçi Bulgarlardan sonra çok yılmıştı ama hepsi son derece önemli hamlelerdi. Bakıyordu ki AB’nin müşterek bir enerji politikaları yok,tek tek ortaklıklara  ve işbirliğine gidiyordu böylece, sondan başa srateji ile bir de kendi kendini doğrulayan kehanete(self-fullfiling prophecy)  ulaşıyordu zira üye  ülkeler  girdikleri bu taahütler sözleşmeler işbirliği nedeni ile ortak strateji izleyemiyorlardı. Yani Rusya bu amatör dama oyuncuları karşısında  satrancı iyi oynuyordu. Uzak Doğu’da da “ Go” konusunda başarısız olacağını sanmıyorum nacizane fikrim bunu fısıdıyor. Çin ve Rusya arasında 30 yıllık  400 milyar AmerikanDoları değerindeki doğalgaz anlaşmasına da ufak bir nokta atışı yapmak istediğimi saklamamalıyım burada. Bütün bunlar olurken biz nereden bilecektik ki Rusya aslında Avrupa’nın enerji haritasını değiştirecek hamle olan” Güney Akım’a alternatif yeni boru hattı projesi” için Türkiye’ye gelip teklif yapmanın provalarını yapıyordu diye  Putin’in açıklamaları Rus basınında , “Türkiye yeni müttefikimiz” sözleri ile manşetlere taşındı. Şu anda Boru hattına paralel Trakya’ya LNG tesisi yapımı da gündeme geldi

 

Şimdi Türkiye Azeri-Ermenistan çekişmesinde,Ermenistan’a taraf olan bir ülkenin enerji politikaları ile işbirliğine doğru yürüyor. Bu çıpayı Rusya ile siyasette bu meselede de ayrı düştüğümüzün  altını çizip daha sonra bir çalışmaya konu etmek gayesi ile  atım.

 Avrupa ,Ukrayna krizindeki tutumu nedeniyle   Rusya’ya omuz silkince,  Kremlin  yüzünü Doğu’ya çevirerek  ekonomisini düze çıkarmanın ve açıklarını kapatmanın yolunu ararken  nasıl ki yıllarca taviz vermediği Litvanya ile masaya oturdu, Türkiye ile de  stratejisi gereği birlikte hareket edeceği zeminler bulmaktadır .Bu arada sımsıkı  Avrasya Birliği’ne de tutunmaktadır  

Rusya’ya doğalgaz şirketi Gazprom Bulgaristan’dan geçmesi tasarlanan Güney Akım projesinin iptalinin arkasında yatan dinamikler nelerdir. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK) verileri dikkate aalındığında  ithal edilen gazın yaklaşık %60 I  Rusya’dan temin edilmekte  Bu noktada Pek çok soru var Türkiye üzerinden geçmesi planlanan doğalgaz hatlarında acaba son sözü Türkiye mi söyleyecek yoksa  Rusya mı ? Kısaca Karar verici kim olacak ? Bunun sınırları Milleterarası sözleşmeler yanısıra imzalanacak olan sözleşmeler kapsamında ortaya çıkacaktır.  Hali hazırda bir Nükleer santral projesi devam ederken Rusya ile Türkiye arasında varılan anlaşma gereği acaba  “Türkiye’nin doğal gazın da büyük çoğunluğunun Rusya’dan temin edilmesi nedeniyle,  doğalgazda, nükleerde ve genel anlamıyla enerjide Rusya’ya bağımlılığını arttığı manasına geliyor mu ? 

Yeni yılın ilk sualleri bunlar, Enerji politikalarının arkasındaki siyasi planlara bundan sonra enerji, siyaset ekonomi , çevre ve sürdürülebilir kalkınma konulu makalelerde tekrar temas etmek üzere diyerek, önümüze gelen tüm teklifleri kapsamlı  okumak temennisi ile 2015’in Kinetik ve potansiyel anlamda olabildiğince enerjik geçmesini diliyorum. 

 

http://www.cigdemyorgancioglu.org/

 

H.Cigdem Yorgancioglu

Bu haber 614 kez okundu.
H. Çiğdem Yorgancıoğlu - 2:26 pm A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.