GÜCÜMÜZ ANADOLU PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASIDIR

GÜCÜMÜZ ANADOLU PLATFORMU BASIN AÇIKLAMASIDIR
REKLAM ALANI
Yayınlama: 06.03.2024
5
A+
A-
Değerli Basın Mensupları ve Büyük Türk Milleti!
Millet olarak canımız malımız neyimiz varsa hepsi adına vatan dediğimiz bu topraklar üzerindedir.
Biz insanlar ve diğer bütün canlılar aynı havayı soluyor, aynı suyu içiyor ve aynı toprakta yetişen gıdalarla besleniyoruz. Yani toprağımızın suyumuzun havamızın ve çevremizin korunması bir hayat memat meselesidir.
Fakat son 15-20 yılda yaşanan olaylara baktığımızda; hükümetlerin yanlış, duyarsız, yalnızca ranta dayalı ve bazen de kasıtlı politikaları yüzünden, çevre sağlığı yönünden tam bir yok oluşa doğru gittiğimizi görüyoruz.
Elin oğlu teknolojik ve stratejik ürün ithal ederken bunlar çöp ithal ettiler.
Almanya’dan, İngiltere’den, Fransa’dan, Hollanda’dan, İspanya’dan, Belçika’dan… Hangi ülke gönderiyorsa oradan milyonlarca ton çöpü ülkemize getirdiler.
Avrupa Birliği İstatistik Ofisi Eurostat’ın verilerine göre, Türkiye Avrupa birliğinin en çok çöp ihraç ettiği ülke oldu! Sadece 2021 yılında tam 14 milyon ton plastik atık aldık.
Ne yazık ki, bu çöplerin yüzde 90’ından fazlası doğaya atıldı. Mesela Adana ilimizi ve çevresini büyük bir çöplük haline getirdiler. Toprağımızı, akarsularımızı ve denizlerimizi ZEHİRlediler!
Bizim milletten tık çıkmazken, elin oğlunun bizi bizden daha çok düşündüğünü, hayret ederek öğrendik. Bu gazetecinin adı Kit Chellel’di.
Haluk levent gitti, Ahbap gitti, yapmayın etmeyin dediler. Hatta CHP’li milletvekilleri bu çöpleri meclis kürsüsüne kadar taşıdılar. Onlar da yapmayın etmeyin, doğayı kirletmeyin, bizi ZEHİR’lemeyin falan dediler. Dediler ama birilerine göre it ürümeye ve kervan da yürümeye devam etti!
Sonra Greenpeace…
Adanalıları, ülkemizi yönetenlerin değil de Greenpeace’in düşüneceğini tahmin bile edemezdik ama öyle oldu.
Greenpeace’in 2022 yılında yayınlanan son raporuna ve ayrıca Mikroplastik Araştırma Grubu’nun yayınladığı raporlara göre; İngiltere ve Almanya gibi Avrupa ülkelerinin gönderdiği binlerce ton plastik atık, Türkiye’nin güneyinde çevreye atıldı, toprağa gömüldü veya yakıldı. Bölgeden alınan toprak ve kül örneklerinde, kanser gibi ciddi sağlık problemlerine yol açtığı bilinen dioksin ve furanlar tespit edildi. Adana’da tespit edilen dioksin furan miktarı, normal topraktakinin tam 400 bin katıydı!
Ülkemizi Avrupa’nın çöplüğü haline getirdiler!
Ne yazık ki, her şeyi “yeşil” yani “dolar” olarak görüyorlar! İnsanı, canlıları, havayı, toprağı ve suyu… İyi, güzel ve temiz olan neyimiz varsa bir rant aracı olarak görüyorlar!
Kaz dağlarını ay yüzeyine çevirdiler, eğer halkın tepkisi olmasaydı tek bir dikili ağaç bırakmayacaklardı!
Dünyada Alplerden sonra oksijen oranı en yüksek bölge bizde… Orası zümrüt yeşilliklerin hâkim olduğu Kaz Dağları… İşte o Kaz Dağları’na siyanür döktüler ve zümrüt gibi ormanlarımızın bir kısmını çöle döndürdüler!
Her yerde zeytinliklerimize saldırıyorlar! Her fırsatta zeytinliklerimizi koruyan kanunu değiştirmek üzere harekete geçiyorlar. Halkımızın direnişine rağmen 2014 yılında termikçi bir şirket tarafından; Soma’nın Yırca Köyü’nde bir gecede tam 6 bin zeytin ağacı kesildi ve buldozerlerle köklendi! Sizce bu şirket, böylesine bir katliamı kime güvenerek yaptı?
Hani “Durmak yok yola devam…” diyorlar ya…
Gerçekten de durmuyorlar.
Türkiye’nin en temiz gölü, iki milyon yaşındaki Salda’ya millet bahçesi yapıyoruz diyerek iş makinelerini soktular, isterseniz gidip bir bakın, şimdi birçok yerde kumun beyaz rengi bozuldu.
Sadece göllerimiz değil; denizlerimiz, kıyılarımız talan edildi, akarsularımız çirkefe dönüştürüldü.
Orman Kanunu’nu “kamu yararı” var diyerek, tam 17 defa değiştirdiler. Ormanlarımızın yüzde 5’i bu değişikliklerle yok oldu! İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nda 13 milyon ağaç kesildi, kuşların göç yolları bile bozuldu!
Akbelen ormanlarına el attılar! İktidara yakın termikçi bir holdinge alan açmak için harekete geçtiler… Kestiler, yıktılar ve kökünden kazıdılar.
Kesmeye devam ediyorlardı, halk direnişe geçti. Çok ilginç bir durum yaşandı ve Türkiye günlerce televizyonları başında bu ilginç hali izledi. Ormanları korumakla görevli Devlet kesim / kıyım yaptırıyor, halk ise devlete karşı kendi ormanlarını koruyordu…
Ne pahasına? Toma, tazyikli su, tartaklama ve jandarma copu pahasına!
Milas/İkizköy halkı tam üç yıldır ormanlarının korunması, ağaçlarının kesilmemesi, topraklarının ve sularının kirletilmemesi için mücadele veriyor.
Benzer katliamları Zonguldak/Alaplı, Artvin/Cerattepe ve Ordu/Ünye’de de yaptılar!
Kimyasal atıkların, sanayi artıklarının, zirai ilaçların ne tehlikelerini gördüler, ne de adam akıllı bir denetim yaptılar. Namuslu bilim insanlarımızın araştırmalarına göre, Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne’de her beş ölümden biri, Kocaeli Dilovası’nda her üç ölümden biri, Antalya’da ise her on ölümden birinin sebebi, kanser…
Şimdi hepiniz biliyorsunuz, gündem Erzincan İliç’deki maden faciası!
Tam dokuz canımız toprak altında. Bırakın canlı çıkarılmayı cesetlerinin bulunup bulunamayacağı bile belli değil.
Yaklaşık 1,5 yıl öncesinin gündemi de yine İliç ve yine aynı Maden’di. 21 Haziran 2022’de bu altın madenine siyanür taşıyan boru patladı ve tam 210 metreküp siyanür solüsyonu Fırat Nehri ve Keban Barajı havzasına bulaştı!
Ülkedeki tam 72 ilin barosu bir araya geldiler, gerekçelerini açıkladılar, ortak bir bildiri yayınlayarak “bu maden derhal kapatılsın” dediler.
Peki, ne oldu?
İlgili Bakanlık tarafından şirkete 16 milyon 441 bin TL idari para cezası kesildi ve Madenin faaliyetleri sadece 3 aylığına durduruldu.
Sonra, aynen devam…
Üstüne üstlük, madeni işleten şirketin tam 7,2 milyon dolarlık vergi borcu silindi. Ve bir de madenin kapasitesi artırıldı.
Kapasite artırımı yapabilmek için bir de devletimizin güzide bir kurumunu kullandılar. O kurumumuza (muhtemelen bir talimatla) yalan rapor verdirdiler.
Bölgeye sadece Google Haritalar’dan bakan sıradan birisi bile, maden sahası ile Bağıştaş 1 Barajı ve Fırat Nehri arasındaki kuş uçuşu mesafenin en fazla 500-600 metre olduğunu görür.
Fakat ne oldu?
Devlet Su İşleri 8’inci Bölge Müdürlüğü vermiş olduğu raporda dedi ki: “… Maden sahası herhangi bir içme ve kullanma suyu havzasında değildir”!!!
İşte Devlet’in kurumlarının yozlaştırılması böyle bir şeydir ve bu çok ölümcül bir ZEHİR’dir.
İşte kayan toprağın altında kalan canlarımız topraktan değil, bu ZEHİR’den öldüler.
Şu anda 9 canımız hala toprak altında ve siyanürlü toprak da içindeki suyla birlikte sızarak Fırat nehrine karışmakta! Baraj gölü ve nehirde balık ölümleri başladı bile!
Bu uluslararası şirket; bütün teammülleri ve bütün ulusal ve uluslararası kuralları çiğneyerek, bölgeye tam 250 metre yüksekliğinde siyanürlü kum dağı yığarken Devlet neredeydi?
Bilirkişilere göre, üretimde tam 39 çeşit kimyasal kullanılıyor ve 23 tanesi kanserojen kimyasallar içeriyor! Bunların birkaçı siyanür, sülfürik asit ve nitrik asit gibi dünyanın en tehlikeli kimyasalları!
Öyle anlaşılıyor ki, bu ZEHİR’ler fırat nehri boyunca, ülkemizi de aşarak ne varsa ZEHİR’lemeye devam edecek ve bedeli hepimiz için çok ağır olacak!
Nerede denetim, nerede kontrol, nerede emniyet tedbirleri?
Ne yazık ki, bu felaketin adı Türkiye’nin maden Çernobil’idir.
Birileri birkaç milyon dolar daha fazla kazansın diye; su kaynaklarımız, havamız, toprağımız, yaban hayatımız ZEHİRleniyor, biyo çeşitliliğimiz, ekolojik dengemiz, endemik bitkilerimiz yok ediliyor, sağlıklı gıdaya erişimimiz zorlaştırılıyor ve halkımız başta kanser olmak üzere insan kaynaklı zararlılar nedeniyle gün be gün çok daha fazla ölüyor!
Altın uğruna yaşam kaynaklarımızı heba ediyorlar!
Ne yazık ki, içine düşürüldüğümüz bu vahim durum Türk Milleti için bir ölüm kalım meselesidir.
Başta Hükümet olmak üzere, bütün siyasi partilere ve bütün sivil toplum örgütlerine sesleniyoruz. Bu durumu acilen düzeltiniz. Devletin kurumlarının özgürce görevlerini yapmalarına, denetimleri hakkıyla gerçekleştirmelerine müsaade ediniz. Kanunlara uymamayı, adam kayırmayı, yandaşlık ve kandaşlık yapmayı, ülkeyi partizanca yönetmeyi bırakınız.
Anadolu’dan ve Anadolu’yu ebedi Türk yurdu yapmış olan Türk Milletinden almış olduğumuz güçle; Türkiye’ye adeta sömürge ülkesi muamelesi yapılmasına, çevremizin talan, en güzel yerlerimizin de yalan edilmesine karşı durduğumuzu ilan ediyoruz.
Bundan böyle, Türk milletine zarar veren bütün icraatların karşısında aynı bir kale gibi duracağımızı ve fayda verecek her icraatı da sonuna kadar destekleyeceğimizi haykırıyoruz.
Gerektiğinde bunu emekle ve terle ve eğer icap ederse kan ve can pahasına yapacağımızı ilan ediyoruz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
GÜCÜMÜZ ANADOLU PLATFORMU

REKLAM ALANI
Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.