ACI GERÇEKLER!

Hasip Sarıgöz - Eylül 7, 2018 12:20 am A A

 Yarılamayacak bir cephe, fethedilemeyecek bir kale ve yıkılamayacak bir devlet yoktur!

Etrafımızın sarılmakta olduğu acı bir gerçektir!

Bize bir şey olmaz demek saflıktır, değilse bile en büyük dangalaklıktır.

Unutmayınız:

Koskoca Roma İmparatorluğu’ndan geriye sadece bir “külah” kalmıştır (dondurma ismi)!

“İnsan eliyle yıkılır mı?” diye sorgulanan Osmanlı İmparatorluğu bile yıkılmış ve geriye sadece 20’de 1’i kalmıştır!

Kudretli Alman İmparatorluğu ne oldu?

Süper güç Sovyetler Birliği ne oldu? Silahları ve övünç madalyaları dahi bitpazarlarında satılmadı mı?

Büyük Yugoslavya Devleti, sadece bir futbol maçında çıkan olayların ardından bölünmeye başlamadı mı? Bugün Yugoslavya diye bir ad var mı?

Acı gerçek: Her devlet yıkılabilir, her cephe de yarılabilir!

Hamaset güzel şeydir. 

Yani hamaset, millete moral kazandırmak ve direncini yüksek tutmak için çok güzel bir şeydir. 

Fakat “gerçekçi olup imkânsızı istemek” ve gerçek anlamda fikren, fiziken, eğitim ve teknolojik yönden hazırlıklı olmak ve hamaseti bütün bunların üzerine inşa etmek çok daha güzel şeydir. 

Hazırlıktan esas kastım, ordunun güçlendirilerek hazır edilmesidir.

Çünkü bu acunda ordusuz milletlere yaşam hakkı yoktur! 

İnanç ve iman güzeldir, inançlı insan en tesirli silahlardan biri olmaya aday ve iman dolu göğüslerin sahipleri de iyiye ve güzele giden yollarda fevkalade icraatlar yapmaya muktedirdir.

Her şey imanla ve hamasetle olsaydı, Yüce Allah “Kâfirler isterler ki, siz silâhlarınızdan ve eşyanızdan gafil (uzak ve unutmuş) olasınız da üzerinize ansızın bir baskın yapsınlar!” (Nisa 102) diye uyarıp “… Düşmanlarınızı korkutup caydırmak üzere, onlara karşı elinizden geldiği kadar güç ve savaş atları (ordu) hazırlayın” (Enfâl : 60) diye emretmezdi. 

Eğer her şey hamasetle olsaydı Peygamber efendimiz de bu yolda gidip güçlü ordular oluşturmazdı.

Buradaki acı gerçek neymiş? Ne yazık ki saplanan bir kılıç veya atılan bir mermi, iman dolu göğüsleri deler! (Mucizeler ise istisnadır.)

Demem o ki, iman kalkanı ile koruduğumuz göğüslerimizin üzerini kompozit kalkanlarla da korumamız şarttır.

Sarıkamış’ta savaşanların ne kalplerinde vatan sevgisi, ne de göğüslerinde iman eksik değildi. Ama onlar donarak öldüler! 

Çünkü onların kışlık elbise ve teçhizatları eksikti…

Buradaki acı gerçek: Silah, teçhizat ve donatım önemlidir. En az eğitim kadar, vatan sevgisi kadar ve iman kadar önemlidir.

2’nci Dünya Savaşı’nda Japonların zafere olan inançları Amerikalılarınkinden çok daha fazlaydı. Üstelik Japonlar Amerikalılardan çok daha iyi savaşçılardı. Fakat çok kötü yenildiler!

Çünkü ABD’nin elinde Atom Bombası vardı!

Buradaki acı gerçek: Elinizde etkili bir silahınız yoksa savaşçılığınız bir yere kadar para eder. O da size yetmez. 

Sürekli yazıyoruz, çiziyoruz ve anlatıyoruz.

Tabiri caizse, ordu ordu diye feryat ediyoruz!

Feryadımız boşuna değildir.

Görüyorsunuz ki, her şey eninde sonunda gelip dayanıyor orduya ve onun gücüne…

Fakat önümüzde komuta yapısı bozulmuş, sağlık sistemi dağıtılmış, disiplini ve hiyerarşisi büyük darbe almış, fiziken ve ruhen uzun süre hedef tahtasına oturtulmuş bir ordu vardır!

Acı gerçek: Böyle bir ordu kolay kolay zafer kazanamaz, kazansa bile bedeli öyle ağır olur ki zaferinize sevinemezsiniz!

Bakmayın siz, Ak Partili Cumhurbaşkanı’nın başkomutan gibi davranmasına, aslında kendisi Türk ordusunun başkomutanı değil Meclis adına “Başkomutanlık Temsilcisi”dir (Anayasa Md.117, paragraf 1).

Yasalarımıza göre halen Türk ordusunun komutanı Genelkurmay Başkanı’dır. (Anayasa Md.117, paragraf 3).

Fakat çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle ordunun komuta yapısı bozulmuş ve Genelkurmay Başkanlığı makamı etkisizleştirilmiştir. Halen; mevcut Genelkurmay Başkanı’nın harekât, istihbarat gibi konularda yetkisi olmasına rağmen, personel ve lojistik gibi önemli konularda hiçbir yetkisi yoktur.

O zaman acı gerçek: Böyle bir Genelkurmay Başkanı yok hükmündedir! 

Böyle bir ortam varken, çevremiz ateş çemberi ve bölgemiz kan gölüyken; Ordunun her yönüyle güçlendirilmesi en acil ihtiyaçtır.

Ordunun içine siyaset sokmak, inanç merkezli ayrımcılıklara zemin hazırlamak, askeri okulları kalitesiz, düşük profilli ve toplumun bütününü yansıtmayan düşünce yapısına sahip öğrencilerle doldurmak vatanseverliğin bir sonucu olamaz.

Acı gerçek: Maalesef ki, böyle bir durumun olduğuna yönelik çok kuvvetli emareler ve şüpheler vardır.

PKK/PYD, IŞİD ve benzeri terör örgütleri ile mücadelede, İdlip Harekâtı tek başına belirleyici bir girişim değildir.

Ayrıca bu iş bir parti veya siyasi ideoloji işi de değildir.

Acı gerçek: Emperyalist kuşatmayı yarabilmek için ABD ile savaşmayı göze almak zorunda olduğumuzdur.

İçimizde hain yok demek ahmaklıktır. 

Acı gerçekler şunu göstermektedir ki, hainler alt kademlerden daha çok üst kademelerde yuvalanırlar. Çünkü daha etkili olacakları için oralara yerleştirilirler.

Her yüze güleni dost sanmak ve güvenmek ciddi bir gaflet hastalığıdır.

İşte dün dostum dediğiniz Trump, iki gün geçmeden size karşı vizeleri kaldırabilmektedir.

Buradaki acı gerçek ise: Devletlerin dostları veya dostlukları değil, menfaatleri ve çıkarları vardır. 

Sırbistan’dan satın alınacak etlerin İslami usullere göre kesilerek ve işlenerek gönderileceğini mi düşünüyorsunuz?

O zaman acı gerçek: Beyninizi bir doktora muayene ettiriniz.

Şimdi önümüzde altın gibi bir konu var. 

Halkımıza deniliyor ki, yastık altındaki altınlarınızı bankalara verin ve ekonomiye kazandırın. Peki, kazın ayağı gerçekte öyle mi?

Maalesef hayır.

Acı gerçek: Türkiye’nin altın rezervinin %90’ı İngiltere’de rehindir! (Tam 450 ton)

Halkımızın elindeki altınlar ise kara günlerimiz için lazımdır. O altınlar can simidimizdir, oksijen tüpümüzdür ve sıfırı tükettiğimizde en büyük dayanağımız olacaktır.

O yüzden yastık altındaki altınlar bari korunmalı ve yalan edilmemelidir. 

Şimdi de gelelim Ecevit-Erdoğan polemiğine;

Tarihi gerçek: Kıbrıs Fatihi Ecevit “Karaoğlan” adını Türk milletinin gönlüne yazdırmış ve “Türk” adı ile birlikte dünyanın en büyük Türk bayrağını Beşparmak Dağları’na çizdirmiştir.

Acı Gerçek: Sn. Erdoğan döneminde Ege’deki tam 18 adamızın işgaline göz yumularak, işgalci Yunanlı azdırılmış ve atamız Süleyman Şah mezarından kaldırılarak turist gibi gezdirilmiştir!

Tarihi gerçek: Karaoğlan Ecevit Rumlardan Beşparmak dağlarını almış ve vatana vatan katmıştır.

Acı gerçek: Sn. Erdoğan ise Mısır’dan başparmağı kırılmış bir “Dörtparmak” (işareti) almış ve milletin içine yeni bir ayrımcılık fitnesi daha salmıştır.

Bu arada biz İdlip, Afrin, ABD vizesi, Kadir Topbaş ve Melih Gökçek diye oyalanırken; 25 Eylül’den bu yana İsrail’den Kuzey Irak’a tam 2000 Yahudi’nin taşındığını biliyor muydunuz?

Sahi, Barzani ne oldu? 

Barzani’ye yaptırımlar ne oldu?

Vana ne oldu? 

Sınır kapısı ne oldu? 

Barzani’nin Türkiye’deki şirketlerine el konuldu mu? 

Musul ve Kerkük’e ulaşacak yeni bir kapı açılacaktı, yeni bir yol yapılacaktı… Çalışmalara başlandı mı?

Peki, ya şu Irak sınırında (iki ileri bir geri) yapılan tatbikat ne oldu?

Ne oldu tatbikat?

Boş verin şimdi tatbikatı falan, ne diyordu İbrahim Tatlıses: “Ağlatıyor beni acı gerçekler”

“Görüpte bilmeyen deli sanıyor! Bilmezler, dermansız yaram kanıyor! 
Ben mazimi mazim beni arıyor, 
Ölmeden mezara giresim gelir. 

Nerede sevdiklerim, hani sevenler? 
Ağlatıyor beni acı gerçekler! 
Bitmiyor isyanlar, bitmiyor suçlar!
İnliyor başımı vurduğum taşlar! 
İhtiyar olmadan ağardı saçlar! 
Kar beyaz saçımı yolasım gelir.”

Sevgiyle, saygıyla, bilinçle ve uyanık kalın…

Hasip Sarıgöz, 17 Ekim 2017



Bu haber 551 kez okundu.
Hasip Sarıgöz - 12:20 am A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.