TAHRAN IZLENIMLERI -28. Uluslararası Kitap Fuarı Tahran ve Musikim Acem Aşiran

H. Çiğdem Yorgancıoğlu - Ekim 23, 2018 2:22 pm A A

 28. Uluslararası Kitap Fuarı Tahran ve Musikim Acem Aşiran ۲۸. نمایشگاه بین المللی کتاب و آهنگم عجم آشیران İran’ın yarı resmi Haber Ajansına henüz Tahran’a gitmeden İstanbul İran BaşKonsolusğunun da katkıları ile n Kiap fuarına katılacağım haberi düştüğünden bu yana dostlarımda bir merak. İran’dan döndüğümde çok karşılaştığım bir soru idi. İran nasıl bir yer ? İran’da Ne var ne yok. Öyle bir yasak olmamasına ragmen “sokakta sigara içip yere izmarit atanlar yok varsa da ben rastlamadım” demek geldi evvela aklıma. Değil sigara içmek sakız çiğnemenin dahi yasak olduğu ülkelerde dolasmıştım. Dünya üzerinde 103 farklı ülke gezmiş biri olarak kadim kültürleri medeniyetleri,,ülkelerin ,halklarını birarada tutan dinamikleri derinlemesine anlamaya çalışmak beni yormadığı gibi öğrenme isteğimin sürekli canlı kalmasını sağlayacak derecede anlamlı teferruat içermesi nedeni ile beni heyecanlandırmaktadır. Tarihsel olarak kadim, keskin fikri , siyasi hayatıyla zarif zengin tasvirlerle dolu sanatı, dili , edebiyatı, sineması,musikisi ve kültürünü takdir ettiğim kadar merakımı da cezbeden İran’da bu memleketlerden biri . Yıllar sonra (2009 Ekim) ikinci ziyaretim bu kez kitap fuarına odaklı olduğu için ve bir başka yurtdışı etkinlik tarihlerimle kesişmelere denk geldiğinden sadece iki gün sürdü Ülke tanıtım bülteninden öte akmalı idi mürekkep , kitap cümlelerinin akışı sınırlamasına izin vermeksizin..

  

28. Uluslararası Kitap Fuarı Tahran ve  Musikim Acem Aşiran  

۲۸. نمایشگاه بین المللی کتاب و آهنگم عجم آشیران  

 

İran’ın yarı resmi Haber Ajansına henüz  Tahran’a  gitmeden İstanbul İran BaşKonsolusğunun da katkıları ile Kiap fuarına  katılacağım haberi düştüğünden bu yana dostlarımda bir merak.

İran’dan döndüğümde çok karşılaştığım bir soru idi.  İran nasıl bir yer ? İran’da Ne var ne yok.  Öyle bir yasak olmamasına ragmen “sokakta sigara içip yere izmarit atanlar yok varsa da ben rastlamadım” demek geldi evvela aklıma. Değil sigara içmek sakız çiğnemenin dahi yasak olduğu ülkelerde dolasmıştım.

Dünya üzerinde 103 farklı ülke gezmiş biri olarak kadim kültürleri medeniyetleri,,ülkelerin ,halklarını birarada tutan dinamikleri derinlemesine anlamaya çalışmak beni yormadığı gibi öğrenme isteğimin sürekli canlı kalmasını sağlayacak derecede anlamlı teferruat içermesi nedeni ile beni heyecanlandırmaktadır.  Tarihsel olarak kadim,  keskin  fikri , siyasi  hayatıyla  zarif zengin  tasvirlerle dolu  sanatı, dili , edebiyatı, sineması,musikisi ve kültürünü takdir ettiğim kadar merakımı da cezbeden   İran’da bu memleketlerden biri . Yıllar sonra (2009 Ekim) ikinci ziyaretim bu kez kitap fuarına odaklı olduğu için ve bir başka yurtdışı etkinlik tarihlerimle kesişmelere denk geldiğinden sadece iki gün sürdü  Ülke tanıtım bülteninden öte akmalı idi mürekkep , kitap cümlelerinin akışı sınırlamasına izin vermeksizin..

 Kitap fuarında gençlere imzalamak üzere götüreceğim her iki kitabımında Valiliklerden zamanında elime ulaşmış olması iyi bir haberdi. MÖ 650’li yıllara tarihlenen biricik eserler ve onların düşündürdükleri, onlar dahil olmak üzere tüm zamanların şiiir ve edebiyatın izlerinde  yanımda götürdüğüm kitaplar toplu iğnenin başında bir nokta

Acem halkı ,Azeriler, Türkmenler,Kaşgaylar, Afşarlar niceleri ,saçlarımda ninni taneleri  ayrılığın adım gibi bir ayrılık derler ki  hicran, Gözlerim ıslak dedim ki rahmettir dediler baran. Efil efil esiyor rüzgar  semalarda dönüyor devran. Kâinâtın içinde dönüyoruz  işte. Sanır mıyız ki içinde vardır bir duran. Başım dönüyor, içim katılıyor gurbet, göç, firak, kervan

Şiir görünümlü maniler yüklü valizimde .Kendi öğretilerini yayarmışcasına sözlerini de vecize gibi sosyal medya araçları üzerinden topluma yansıtarak itibar görme açlığının hakim olduğu çağda bu nevi eğilimden kaçınan  “esintiler”  sadece bunlar .

İmam Khomeini Uluslararası Havaalanına yönelen uçakta,  örgütlü siyasi partileri bulunmayan Acem ülkesine inerken zenginleştirilmiş uranyum  meselesine dair okuduklarımı düşünüyordum  Nükleer müzakerelere dair  hazrlmak istediğim makaleme dair medya ve teknik tarama /okumaları kaynak  açısından yetersiz bulduğumdan bir türlü bitiremeyeşimi.  Kitap fuarı yanısıra enerji konulu konferans için de zaman ayarlaması yapmam gerektiğini.

 Ortaçağlarda sultanların kitap toplamak icin çıktıkları uzun yolculukları,çarsılarda dini felsefi sohbetleri kütüphaneleri, üstadları,  ansiklopedistleri  düşlüyorum. Deve kervanlarında altı çizili sayfalarla dolu ideolojik  alt yapısı olan ilmi ve itikadi  kıymetli kitaplar taşınmasını,medyanın ‘ben merkez’li zihinleri nefsi ve gündelik kaygılar içine kapanmanın konforu üzerindeyken manipüle ettiği aldatmacalı dünyanın esiri olmaya inat  İlim tahsil edenler, tercümeler ve şerhle üzerine çalışanlar  ,hakikat mektebinin arayıcıları ,entellektüel birikiminin  yanısıra vizyoner bakış açısı ile bilgileri ve hadiseleri çeşitli zaviyelerden değerlendirenleri hayal ettim. Siyeset ve mezhep kavgalarının arasında kalabalıklar içinde ıssızlıkları  tarihte yakılan yağmalanan kütüphanelerdeki yok edilmeye çalışan geçmişi.  

 Son anda yetişmiştim uçağıma. Göz pınarlarım masumiyeti besleme gayretinde idi. 

Gelişigüzel olmayanın görkemli kapılarını açan estetik ve manevî boyutun kılavuzluğunu hissettiğinde kelimeler de derlenip  toplanmak ve Arz-ı endam etmek istiyordu. Şiir gibi inmek istiyordum Tahran’a .  Iran filmlerimi bana sevdiren yönetmen Majid Majidi’nn Cennetin Rengi(Rang-e Khoda ),. Söğüt Ağacı, Baran gibi filmlerinin de adeta  içine girdiğimi hisediyordum.

 

Uçak kalkış için havalanırken. Rang-e Khoda filmi birden bütün sekansların önüne geçti zihnimde. İyiyi kötüden, mazlumu/mağduru,kemiklerine et giydirilmiş zalimden ayırabilmek için gerekli olan duyarlılığı hatırlatan görme engelli öksüz Muhammed’in (Cennetin Rengi) kapalı gözlerini ve duyarlılıkları örselenmiş teslimiyetçilerin bakıp ta göremediklerinin ya da görmek istemediklerinin neler olduğunu düşünüyorum. Sonra “gözümüzü karanlığa alıştırmayacağız” diyenlerle yürünecek   dünya kadar yolu. O küçücük çocuğun görmeyen gözlerinin  kurumuş çınar yaprakları arasında, tam da bir kedi kapmak için hızlanırken  yuvasından düşen yavru kuşu alıp zorlanarak ağacı tırmanıp  yuvaya bırakan ellerini ve gönlünün gözünü. Göl kenarında traş olurken çatlayan aynada bölünmüş kişiliğini gören babasının, Muhammed’den  kurtulma çabasını. Dünyanın sırf kendi menfaatlerine tehdit olarak gördükleri masumlardan kurtulma çabası gibi oluşunu.. Sonra tam sularda boğulacağı zaman aslında kurtulmaya çalıştığı oğlunu kurtarma çabasını sahile vurduğunda ona sarıldığında kıpırtılarla açılan çocuk avuçları ve insanların nefs yüzünden yaşadıkları ikilemleri.  Yaşlı ninenin ferasetini . Çiçek ve yün toplama sekansında kırdan toplanan gelincik yapraklarının kaynamış suya, dokuyacakları  kilimlere renk olmak üzere dökülüşünü. Derinliğini, sıcaklığını masumiyetini bana  hissettiren güzelliklerin nasıl içinden geçtiğimi, içimden geçtiğini. İzlediğim İran Filmleri böyle. Bunu değişik açılardam anlamak için Uluslararası Fecr Film Festivalinde gösterime giren filmlerin mukayese yapacak kadar bir bölümünü izlemek de iyi olabilir.Bu imkanı ne zamana yakalamak mümkün olur bilmiyorum.

Uçağın kalkış anında verilen elektronik cihaz kullanmamaya yönelik talimatları biter bitmez,  kulağimda İran musikisinden ezgiler.Konuşmamın önemli bir bölümünde yer alan şair filozof Mevlana’nın  “Ey felek bi men megerd-o ey ghemer bi men merow /Ey felek, ey evren bensiz dönme, ey kamer bensiz gitme “ diye başlayan sözleri ile gönülde taht  kuran, arka arkaya dinlediğinde dahi bıktırmayacak kadar güzel o eşsiz şarkısını “Bi men merow “ u dinliyorum.Ve bir kez daha tekrarlanıyor içimdki nakarat .Daha da dönüyor başım. Içim yatışmış. Gurbet, göç, firak, kervan , saçlarımda ninni taneleri  adım “Hicran”, gözlerimde çiy damlası dedim ki rahmettir baran. Ilgıt ılgıt  esiyor rüzgar  semalarda dönüyor devran. Kâinâtın içinde dönüyoruz işte sanır mıyız ki vardır onu O’ndan gayri durduran.

Mitomani   ve Dunning-Kruger sendromunda yaşamayan, medya tarafından servis edilen haberlere körü köruüne inanmayan ,kıraathanelerde, veyahut bilgisayar oyunlarında  vakit harcamayan faydasız ilimden, lüzümsuz lakırdıdan,kalemine mukayyet olamamaktan kaçınan  dnyadaki tüm zulmün hitama ermesini arzulayan kuşaklara duyulan ihtiyaç bir yanda,okuyucunun istifadesine sunulan kitaplar  bir tarafta olsun .Okumalı. İyi okumalı olanı biteni .Kitapları okumalı.İyi kitapları okumalı.  Bu kez kitaplara yolculuk

 1989 dan bu yana “Deliliğin Tarihi”  gibi pek çok kitabı ile ilgimi çeken teorist felsefeci aynı zamanda tarihçi yazar Michel Foucault ‘nun 1978 yılında devrim arifesi  İran’a gerçekleşirdiği  ziyaretler ve devrime dair  yazılarını esas alan Boğaziçi Üniversitesi Yayınevinin Tarih Dizisi olarak neşredilen  Kevin B. Anderson, Janet Afary’nn  Foucault ve İran Devrimi kitabına dair özet ve içerik tanıtımları  merakımı celbetmişti.  

Batının Oryantalizmininin perspektifini ancak genişlettiği takdirde anlaşılacak olan çok boyutluluğu ve çeşitliliği ile ön plana çıkan  İran Kültürünü,, edebiyatını sanatını mimarisini.  Mevlana’yı   İbn-i Sina, Farabi, Harezmi, Biruni , Hayyam gibi alimlerlerin hayatları ile ilgili  babamın çocukluğumda  getirdiğinde daha ilk gece okumaya başladığım  kitapları anımsıyorum.Bugün “ akil adam” sözünün manasını ve geldiği noktayı.” İnsan Hakları “, “Özgürlük” gibi savunculuğu yapılan sözlerin arkasındaki temel fikriyatı ,haklıların da haksızların da dilinde aynı sözcükler oluşunu.gecenin bulutlarına yazıyordum.

 Doğu edebiyatlarında sonrasında pek çok Şehnâme’nin yazılması geleneğinin önünü açan Firdevsi’nin epik çekişmelerle dolu, Batı’nın The Epic of Kings) adını verdiği yaklaşık 60.000 beyitlik kıymetli manzum destanı Şehname’sini yeniden okumak da  gerekli ama yetmez. Kaşgarlı Mahmud’un  (Farssız Türk olmaz).” Sözü ile bağlı iki memleketi ve kültürü anlamak için pek çok esere  göz atmanın iki ülkeyi birbirine yaklaştıracağını nakış nakış işledim gökyüzüne..

 Istifhâmları cevaplarının yanında kavanoz dipli dünyanın yakan yıkan gaspeden öldüren projelerine inat  güzel kitaplar ve güzel düşünceler olsun. “Güzel” nedir . Hakkaniyet olsun  adalet olsun. En gözü pek, kararlı haklı stratejilerin içinde gafil avlanmamaya yetecek kadar naiflik olsun.  Uzun namlulu silahlarla donatılmış, gırtlağından mı yoksa karnından mı konuşuyor  belli olmayan OburDünyalıarın kuşatması ile çevrilmiş dünyada,  hafife alınacak kadar ağırlığı olmayan sözlerin ,ağırlığı ile  ağır ağır insanlığın üzerine çöken haksızlıklara ragmen haklılığın, adaletin  her daim üstün geleceğine inancım,  sevgi, samimiyet, doğruluk,disiplin ,kararlılık  ve saygının hakikat yolu üzerinde  iyiliğin  kuşatıcılığının da  kılavuz  olduğu düşüncesiyle dalmıştım gecenin bulutlar üzerindeki lacivert koynuna.”Güzel” işte.

 Bir uçak penceresinin aynasındaki “ Ben, İçimdeki Dünya ve Dünyanın içindeki Ben  “ kitabımın sayfalarını karıştırıyordum. Zihnimdeki eşgüdüm ve koordinasyon Batı Asya’ya yönlenirken. İçindekini okumadan tavanarasına atmak, kişinin kendisini   ertelemekten başka ne olabilirdi ki.

 Eklektik bir İran kültürü Ortadoğu’nun en kadim uygarlıklarından birinin havzasında  jeo-politik konumu ve kültürü  sayesinde, İran ,İtalya, Makedonya, Yunanistan ve  Arap Yarımadası Rusya ve  Doğu Asya.gibi pek çok kültürü  ve halkları etkilemiş dünya tarihinin fevkalade zengin kültür ve sanat miraslarından birine sahip, mimarlık, resim, dokuma, seramik, hat, metal işleme ve taş işçiliğinin dahil olmak üzere birçok disiplini kapsayan cevherin ışıltısı.iniş sırasındaki Tahran şehrinin gece ışıkarına kavuşmuştu.

 İran’da okur yazarlık oranı 85% .Dabestân adı verilen 5 yıllık ilkokula başlama yaşı 6.  Sonrası oryantasyon kazandırmaya yönelik Râhnamâyl yani ortaokul dönemi ve Dabirestân isimli Lise gelmekte

 İran Kitap Haber Ajansı (İBNA)’nda yer alan bir haber bazı araştırmaların sonuçlarını ortaya koyuyordu .

  İran’da kitap okuma oranı hakkında yapılan araştırmalar her zaman birçok tartışma ve tepkiye neden olmuş. Öyle ki İranlılar ilk kez 1974 yılında yapılan araştırmaya göre günde sadece 2 dakika, 1999 yılında yapılan ikinci araştırmaya göre günde 70 dakika ve 2009’da yapılan araştırmaya göre günde 18 dakika kitap okuyorlar. 2012 yılının Mart-Nisan aylarında yapılan araştırmalara göre, her İran vatandaşı 15 dakika 17 saniye kitap, 21 dakika 31 saniye Kuran ve dua, 32 dakika 36 saniye gazte ve 5 dakika 42 saniye dergi olmak üzere toplamda ortalama 75 dakika, 35 saniye kitap okuyor. Bu araştırma okurların hem dijital ve hem basılı ürünleri okumalarını içeriyor.  İstatistikler İran halk Kütüphaneleri tarafıdnan verilen bilgilere göre düzenlenmiştir. Kültür ve İslami İrşad Bakanlığı veya diğer özel kurumların bu konu hakkında verdikleri bilgiler farklıdır.  Bu istatistikleri daha detaylıca incelediğimiz takdirde, önemli edebi ödülleri kazanan kitaplar ve yazarların medya tarafından insanlara tanıtılmadığı ve dünyanın en önemli ödülleri kazanan kitapların uzun bir süre sonra çevrildiği bir ülkede, kitap okuma oranının da yükselmeyeceğini anlayabiliriz. Çünki kültür ve bilgi okurları, alışdıkları gibi kitap okumaya devam ediyorlar ama toplumdaki diğer insanlar da kitaplar hakkında bilgilendirilmeli ve kitaplar ile ilişki kurmalarını sağlamak gerekmektedir. 

 

 

 

Ferdousi Otele yerleşip ,enfes yeşil mercimekli sabah kahvaltı sonrası Türkive ’nin Tahran Büyükelciliği’ni  2009 dan sonra bir kez daha randevulu ziyaret gerçekleştirdim.. Türkiye Tahran Büyükelçi yardımcısı Birol Saygın ile Türkiye ve İran arasındaki Kültürel ,Ticari ve Siyasi ilişkiler anlamında tarih boyunca yaşanan sürecin kilometre taşları yanısıra bugünkü durumunu ve ortak medeniyetin mirasçıları olmalarının da etkisiyle birbirlerine yakın olması gereken iki devlet olduklarına değinen konuşmalar sonrasında, kendisinin İran ve Türkiye olarak  ikili ilişkilerimiz, anlamında birbirlerinin içişlerine karışmamaya dikkat ederek karşılıklı saygılı ilkeli, uyumlu komşuluk birlikteliğinde  istikrarlı şekilde ilişkilerini geliştirilmenin esas olduğunu ve elçilik olarak da meseleye bu zaviyeden baktıklarını  nakletmesinin ardından  iyi niyetli ve yapıcı katkıları olması beklenen bu görüşmeyi bir kaç hatıra fotografı çektirip sonlandırmadan evvel  , İlgili Valiliklerin Sosyal Sorumluluk Projesi olarak yayınlatmış oldukları Tahran Kitap Fuarında imzalamak üzere Türkiye’den getirmiş olduğu şehirlerin tarihlerinin şiirsel anlatımını konu alan kitaplarımdan birini takdim ettim .   ikili istişare görüşmeler ve müzakereler konusuna ve elbetteki Nükleer görüşmeere dair de pek çok konuyu daha derinlemesine görüşmek istemekle birlikte Tahran Kitap Fuarı programı orada ileteceğim mesajlarım ve kitaplarım geciktirilmemeli idi. Ayrılmadan evvel Türk İran kültür işbirlikteliklerine ve hali hazırda yürüyen  proje ve faaliyetlerle dair sorularımın daha kapsamlı cevabını Yunus Emre Enstitüsü Kültür Merkezlerinden temin edebileceğim bilgisi , zihnimde önceden nakşedilmiş  Saba Kültür ve Sanat Enstitüsü’nün yanına yerleşiverdi.

 Dünya gezierime dair notlar ve günlüklerde sıkça  altını çizdiğim bir konu vardır ki , hangi memeleketi ziyaret ediyor isek o ülkenin kurallarına asgari ölçüde olsa dahi insanlarını da rencide etmeyecek şekilde uymamız makuldür. Kimsenin yaşam tercihimize müdahale etmesini istememiz, o ülkeden yaşayanların yaşam biçimine ya da ülkenin rejimine sövme hakkı vermez. 28. Uluslararası Kitap Fuarı girişinde kılık kıyafete ilşkin minimum beklenen  tesettür bir yana açık V yaka dekoltesi ile ve eşarp omuzlarına düşmüş şekilde  diylog kurmak yerine fuar alanine mevcut hali ile girme konusunda inatlasan ve görevlilere yüksek sesle söven bir bayan, şayet  sorumlu  hanım görevli tarafından korunmaya alınmasa idi belki de polisler tarafından gözaltına alınması an meselesiydi. Benim tanık oldugum kısımda kadına herhangi bir tartaklama olmadı. Sonradan fuar alanine girince öğrendim ki o bölgede Tahran’ın diğer bölgelerine nazaran daha muhafazakar bir kesim olması nedeni ile en azından ana kapıdan girerken kurallara riayet daha sıkı takip ediliyormuş

  65 ülke ve 2800 yabancı yayıncıdan eserlerin bulunduğu  6-16 Mayıs tarihleri arasında Tahran İmam Humeyni (ra) Büyük Mosallası’nda düzenlenen ve   başta  Iran Cumhurbaşkanı Dr. Hasan Ruhani olmak üzere İran Kültür ve İslami İrşad Bakanı Ali Cenneti, Umman Sultanlığı’nın bu yılki fuarın Onur Konuğu Ülkesi  olması nedeni ile Umman Enformasyon bakanı Abdul Mun’im bin Mansur el-Haseni,  üst düzey yetkililer, yayıncılar ve basın mensupları katılımıyla resmi açılışı  5  Mayısta gerçekleşen 120.000 metrekarelik mekan olan  Tahran İmam Humeyni Büyük Mosallası’ndaki     Orta Doğu’nun en büyük uluslararası kitap fuarının bu seneki  sloganı  ”Okumak, Dünya ile Diyalog Kurmaktır”      

 TAHRAN Fransa’da yaşanan Charlie Hebdo terör saldırısı sonrası     İmam Hamaneiı Avrupa ve Kuzey Amerika’daki Gençlere  görüyorum ki  siz gençler ile doğrudan iletişime girmem icap etmekte . Sanmayınız ki sizler ile konuşmam, anne veya babalarınızı ikincil plana atıyorum fakat düşünmekteyim ki  belki de  ülkeleriniz geleceği sizin ellerinizde  ve hakikat  yolunda ilerleme isteğinin sizlerde ebeveynlerinize nazaran daha taze ve canlı olduğu kanaatindeyim . diye başladığı mektubunda dünyayı hakikatli şekilde okumanın kitap okumakla özdeşlendiği an ile . “Kitap okumak Dünya ile diyalog kurm aktır”    sloganı zihnimde birleşti

 Fuar alanında gezindikçe  bu  kadar çok kitabın ve fuar ziyaretçisinin (Fuar süresi boyunca Beş milyondan fazla kişi)  arasında olmanın okumanın fitilini ateşlediği ne dair düşüncelerimle “Shabestan” denilen ve Yabancı Yayınların olduğu bölüme geldim.  Kitaplarımı imzaladığım konuşmalar yaptığım hatta  bir tanesi çocuk kanalı olmak üzere TV da (Persian Media Center a ve channel tubeTV) yaklasık 5 dakikalık iki ülkenin  dil ve kültür üzerinde yakınlaşmasının, kitap seçmenin ve okumanın  dünya barışına ve yeni nesillere nasıl  ve ne yönde katkı sunacağını anlatan, İki mlletlerin birbirlerine yaklaşmasını  kültürel anlamda dil, edebiyat ve sanat sayesinde gerçekleşmesi esas olduğundan ülkeler arasında yakınlaşmayı, diplomasi veya ekonominin de önüne çıkaracak olanın  kültür olduğunu vurgulayan, Türkiye’de gençlerin Farsça öğrenmesi  İran’da gençlerin Türkçe öğrenmelerinin, her iki ülke   medeniyetlerinin karşılıklı   yeniden öğrenmeye, anlamaya ve tanımaya katkısı olması ile birlikte , rejimleri ve mezhepleri farklı olsa dahi İslami inancın ilkelerine bağlılık anlamında ve her iki ülkenin de İslam ülkesi olması anlamında dinin de  sanılanin  aksine ayrıştııcı değil ,birleştirici etkisi  olması beklenmeli şeklinde özetlenecek mesajlar içeren  röportaj verdiğim bu alanine  yakınlarındaki  Ekonomi tarih  cografya siyasete dair yayınların bulunduğu  TC Kültür ve Turizm Bakanlığı standında     diğer ülke standlarını da gezdiğim Shabestan bölgesinden fuarın kapanma saati olan 8:00 i geçer geçmez  çıkmak mümkün olmadı. Gençler  konuşmaya ziyadesiyle hevesli idiler ve İran Azerileri bu kitapları okuyup anladıklarını ilettiler.Kitabımı imzaladığım bir kaligraf sanatçısının şimdi de siz verin  kitabınızı bir de ben imzalayayım şeklindeki  kitaplarımdan birinin üzerine Farsça olarak ismimi yazmak sureti ile yapmış olduğu jest kitabımın içinde geçen “Ferhat ve Şirin” ortak paydasından sonra İran sanatı ile bir başka kesişmeyi de  İran hat sanatı ile örtüşmesine vesile oldu.

 Fuar’ın  cocuk standları genç standları  Çocuk klasikleri her biri ayrı bir zenginlik.   İran  çocuk hikâyeleri ile halk masalları dendiğinde aklıma Samed Behrengi gelir ,Çocuk kitapları resimli olduğu için çocuklarla da iletişim kurmak kolay oldu.

 

Kısa konuşmalar sonrasında Kitap Fuarı’nda öğrencilerle etkileşim sırasında  her sene biz basında Tahran da dahil olmak üzere pek çok şehirde “Emperyalizmle Mücadele ve ÖğrenciGünü” adında bir gün düzenlendiğini ve onbinlerce öğrencinin katıldığına yönelik servis edilen haberlere bakıyruz siz onu biliyor musunuz hiç katıldınız mı neler  yapıyorsunuz diye sorduğumda öğrencilerin çoğu bilmiyoruz diye yanıtlarkn bir kısmı siyasetle ilgilenmiyoruz şeklinde yanıt verdi. Bir kısmı da  sloganlar atılıyor demekle yetindiler. Bir kaçı İran’ın nükleer müzakereleri ile ilgili bir kaç söz edip yaptırımar artık  kalkmalı dedi .  İran’da kitaplara sansür politikalarıyla ile ilgili fazla yorum yapılmazken gençlerin genelindeki hakim görüş İran’ın dışa açılması gerektiği yönünde idi.

 Benzer fikirler    IOGRPE 2015- “20th International Oil, Gas, Refining & Petrochemical Exhibition” olarak anılan 20. Uluslararası Petrol ve Gaz, Rafinizasyon ve PeroKimya Fuarı ziyaretim  sırasında konuştuğum kişilerde de vardı.

 Konuşmamdan bir Bölüm

 Turkish and Persian (Farsi) cultures are the two foremost neighboring civilizations that have inclined and fed each other for numerous centuries not only in geographical sense, but also in the framework of exchange and cohabitation of literary values. Surely, the importance of religious character shoud not be denied as well. In Turkey, even though the vestiges of Sufi scholars from Central Asia and the influence of the wise men of Khurasan still exist, evidently the inspiration of Iranian Sufism, is present particularly in poetry. Sheikhs from Central Asia, such as Khoja Ahmed Yasawi, their disciples and the wise men (alim) of Khurasan played a significant part in the progress of Islam and Sufism in Anatolia. Such influence, was also felt indirectly. I would like to draw your attention to the fact that if Anatolia adopted Sufism, this is due to a massive extent to Anatolian Islamic scholars, such as humanist poet, jurist, theologian, and Sufi mystic. Mawlana Jalal-ud-Din Rumi (also known as Jalal ad-Dīn Muhammad Balkhi), Alevi mystic, Muslim Sayyid, humanist, philosopher Haji Baktash Wali and Es-Seyyid Ahmed Emir Buhari known as Emir Sultan. Iranian poet, Baha’uddin, the son of the famous Mowlana Jallaluddin, composed a poem entitledRubab-Nameh in Farsi language, in which he embraced 156 Turkish verses. This was the commencement of Turkish literature under Iranian inspiration. However, it required additional impetus. This time from an Iranian statesman, inguist, mystic, poet and painter Mir Ali Shir Nawai, the Minister of State for Sultan Hussayn Bayqara, ruler of Herat. The neighbor countries surely shall be linked with such cultural bridges .

Bu haber 567 kez okundu.
H. Çiğdem Yorgancıoğlu - 2:22 pm A A
BENZER HABERLER

YORUM BIRAK

YORUMLAR

Hiç yorum yapılmamış.